DENİZLİ İLİ TARİHİ İPEK YOLU
Tarihi İpekyolu
Turizm alanındaki gelişmeler dünya ekonomisinde özellikle son
yıllarda giderek artan bir önem kazanmaktadır. Dünyada en hızlı gelişen
sektörlerden biri olan turizmin hacmi, son 40 yılda, yıllık ortalama
yüzde 7,4'lük bir ivme ile artış kaydetmiştir.
Turizmdeki bu gelişme sürerken, Türkiye'de de turizm yatırımlarına
verilen önem giderek artmış ve son yıllarda da dünyadaki tanıtım
çabalarının da sonucu olarak turizm sektöründe çarpıcı gelişmeler
kaydedilmiştir.
Bakanlığımız , değişen tüketici tercihlerini de göz önüne alarak
turizmin çeşitlendirilmesi, ülke sathına yaygınlaştırılması,
değerlendirilmemiş turizm potansiyeline işlev kazandırılması amacıyla,
ülkemizin tüm yörelerinde mevcut doğal ve kültürel değerlerin
araştırılması ve turizme kazandırılması çalışmalarını yürütmektedir.
Bu çalışmalardan biri olan “ıpek Yolu–Han ve Kervansarayların
Turizme Kazandırılması” projesi kapsamında; Kültürel mirasımızın en
önemli unsurlarından ve çoğu doğaya, çevresel etkenlere yenik düşmüş
olan han ve kervansarayların korunması, bir koruma kullanma dengesi
içerisinde yaşatılarak “Tarihi ıpek Yolu”nun canlandırılması
planlanmıştır.
İpek Yolu, bugün de olağanüstü bir tarihsel ve kültürel zenginlik
sunmaktadır.
Bu yol, Orta Asya'yı Avrupa'ya bağlayan bir ticaret yolu olmasının
ötesinde, 2000 yıldır bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da
izlerini taşımaktadır.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin de bağımsızlıklarını
kazanmalarından sonra, ıpek Yolu 'nun hem bir ticaret yolu, hem de
tarihsel ve kültürel değer olarak yeniden canlandırılması gündeme
gelmiştir. Bu nedenle, ilk etapta ana tur güzergahları ile çakışan ıpek
Yolu üzerinde değerlendirilmesi düşünülen, han ve kervansaraylara
ilişkin ön etüdler yapılmış ve 11 adet kervansaray belirlenmiştir.
Belirlenen bu kervansaraylardan 2 tanesi ilimizde yer almaktadır.
Akhan Kervansarayı:
Denizli–Afyon karayolunun 7. Km.sinde bulunan han, aynı adı taşıyan
köyün hemen girişinde yer alır. Anadolu Selçuklularının batıdaki son
kervansaraylarından olan ve iki kitabesi bulunan Ak Han sultan hanları
şemasına uymakla beraber, oldukça küçük bir handır.
Han'ın iki kitabesi bulunmaktadır. Kapalı olan kısmı 1253 (H.651)
yılında, avlu 1254 (H.652) de tamamlanmıştır. Yaptıran Vali Seyfettin
Karasungur bin Abdullah'tır. Kitabede II. ızzettin Keykavus'un adı
geçmektedir. Simetrik bir plan göstermeyen kervansaray açık ve kapalı
bölümlerden oluşmaktadır. Toplam 1100m2'lik bir alan üzerine oturmakta
olup, kare bir avlu ve derinlemesine dikdörtgen bir holden oluşmaktadır.
Kapalı mekan derinlemesine iki sıra paye ile üç sahına ayrılmıştır.
Ortada bulunan sahın yan sahınlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur.
Üst kısım tonoz ile örtülmüştür. Sivri kemerli niş biçiminde portali,
basık kemerli giriş kapısı ile yarım metre dışa taşmıştır. Üzerinde
bulunan kitabesi ile oldukça sade bir görünüşe sahiptir. Kapalı mekanın
simetrik düzenlemesine karşın avluda asimetrik bir plan karşımıza
çıkmaktadır. Avlu girişinin sağ tarafındaki bölümde, iki katlı mekanlar,
bir eyvan ve iki kapalı birim yer almasına rağmen, diğer tarafta
revaklar ve kapalı mekana bitişik tonozlu iki mekan yer almaktadır.
Han'ın avlu portali geometrik ve plastik süslemeleri ile oldukça
görkemlidir. Portalde görülen en önemli özellik ise, Konya-Karatay Han
ile rekabet edecek derecede figürlü süslemelere sahip olmasıdır. Geyik,
sfenks, kuş, kartal, aslan, ejder vb. hayvan figürleri, gamalı hac
motiflerinin aralarına yerleştirilmiş, oldukça grift bir süsleme
oluşturulmuştur. Mimari bakımdan önemli bir şaheser olan Ak Han'ın bazı
bölümlerinde ince işçilik istemeyen kesme taş kullanılırken, avlunun
güney ve batı cephesi orijinal düzgün mermer kaplamadır. Yapının içinde
ve dışta devşirme taş malzeme yoğun olarak göze çarpmaktadır.
Çardakhan Kervansarayı
Denizli–Afyon karayolunun solunda ve Çardak ilçe merkezinin içinde
bulunan bu han, portali üzerindeki yedi satır kitabesine göre, Alaeddin
Keykubat zamanında, onun azadlı kölesi ve emirlerinden Esededdin Ayaz
bin Abdullah el şahabi tarafından yaptırılmıştır. 1230 (H.627) yılı
Ramazan ayında bitirilmiş ve kitabesine göre “Ribat” olarak yapılmıştır.
Doğu-batı doğrultusunda inşa edilen han, oldukça geniş kare avlusu ve
altı bölümlü, beş sahından oluşan holü ile sultan hanlarının sadeleşmiş
bir benzerini oluşturmaktadır.
Kapalı mekan doğu-batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Derinlemesine
dört sıra halinde ve her bir sırada beşer paye kullanılması ile beş
sahın oluşturulmuştur. Han Dinar ilçesine bağlı olduğu dönemlerde
“Hanabat” ismiyle anılmakta ve Kurtuluş Savaşı sırasında da zahire
ambarı olarak kullanıldığını kaynaklardan öğreniyoruz.
DENİZLİ İLİ DEĞİRMENLER
Değirmenönü Un Fabrikası ve Yanındaki Han
Tescil Tarihi: 04.10.1995
Denizli İli merkezinde, Değirmenönü mahallesinde yer alan un fabrikası; 3
katlı olup, moloz taş örgülü duvarlara sahiptir. Duvarların köşelerinde
ve pencerelerde tuğla malzeme kullanılmıştır. Yapıdaki tüm açıklıklar
basık kemerlidir. Her kat ayrımı düz bir silme ile belirlenmiştir.
Fabrika binasının yanında 2 katlı han olduğu belirtilen bir bina yer
almaktadır. Bu binaya ait giriş kapısı demir olup, oldukça güzel bir
işçiliğe sahiptir.
Külahçıoğlu Un Fabrikası - Gündoğdu Mahallesi
Tescil Tarihi: 04.10.1995
Un Fabrikası dikdörtgen planlı olup, dört katlı olarak düzenlenmiş,
üzeri kırma çatıyla örtülmüştür. Duvarları da malzeme olarak taş ve
tuğla malzeme karışık kullanılmıştır. Cephede her katın bitimi ve diğer
katın başlangıcı tuğla malzeme ile düz bant oluşturulmuştur. En üst
katta da tuğla örgü ile payeler oluşturulmuş olup cephe bölümlere
ayrılmıştır.
Binanın güney cephesinin ortasında yuvarlak kemerli bir girişi
mevcuttur. Pencereleri ise dikdörtgen formlu olup, üzeri tuğla
malzemeyle basık kemer oluşturulmuştur. Binanın kısa kenarlarında da
aynı cephe düzeni oluşturulmuş, Çatının başlangıç noktasında bütün
cepheleri dolanan tuğla paye başlıklarının üzerine gelen kısımda,
birbirine geçmeli çember motifle süslendiği görülmektedir. Yapının kısa
kenarlarında kırma çatının duvarla kapatıldığı bölümlerde süsleme
bantlarıyla üçgen alınlıklar oluşturulmuştur.
Un Fabrikası binası; yapı ve süsleme teknikleri açısından Osmanlı
Döneminin batılaşma sürecindeki mimari üslubun özelliklerini taşıdığı
görülmektedir.
Yönetim binası yapısı; tek katlı olup, üzeri kırma çatıyla örtülü,
alaturka kiremitle kaplıdır. Cephelerinde dikine dikdörtgen formlu
pencereler yer almaktadır. Pencerelerin üst kısımlarında süsleme
bantları oluşturulmuştur. Güney doğu tarafında yer alan girişi iki
sütunun taşıdığı bölümle dışa açılmaktadır. Yapının dış cepheleri sıvalı
durumdadır. Fabrika binasıyla benzer mimari özellikler taşımaktadır.
2003 yılında Tescilli yönetim binası yıkılmıştır. Ayrıca müştemilatın
bir kısmı da yıkılmıştır.
Külahçıoğlu Un Fabrikası 20.10.2004 tarihinde yanmıştır. Meydana gelen
yangında tüm taban ahşapları ve ahşap pencereleri tamamen yanmıştır.
Çatı aynı yangın sonunda tamamen yanarak çökmüştür. Duvarları içten
destekleyen ahşap hatıllar da yanarak işlevlerini yerine getiremez hale
gelmiştir. Duvarlar henüz sağlamdır. Ancak en üst katın duvarlarında
aşırı sıcak sebebiyle bir gevşeme vardır. Güney batıdaki kısa cepheye
bitişik tek katlı yeni bina da yangından zarar görmüş, çatısı çökmüştür.
Külahçıoğlu Un Fabrikası 2006 yılında restore edilmiştir.
Honaz Pınarkent Su Değirmeni:
DENİZLİ İLİ PAZAR TARİHİ YERLERİ
KAYI PAZARI
Meşhur Oğuz boyu, Osmanlıların atalarının içinden çıktığı "Kayı"
adını taşıyan bu pazar, Kütahya sancağının Şeyhlu kazasında bulunmakta
idi. Muhtemelen XIII. yüzyılda Selçuklu-Bizans hududunu teşkil eden
Menderes nehrinin geçit yerinde oluşmaya başlayan bu pazar,
XIV. yüzyıldan sonra etkinleşmiş olmalıdır. XVI. yy tahrirlerinde
adı orta büyüklükteki bir pazar olarak geçmektedir. Günümüzde bu
pazarın yeri Denizli ilinin, Çal ilçesinin 10 km kadar
doğusunda, sadece minaresiyle belli olmaktadır.
Kayı pazarı, XVII-XVIII yüzyıllarda gittikçe gelişmiş, pazar
yerine yeni yapılar inşa edilmiş, bunlar için vakıflar tesis
edilmiştir. XIX. yy sonlarında ise, Kayı adı, kavram etkinliğini
giderdiğinden olsa gerek, kaynaklara, mesela salnamelere Kayı pazarı
adıyla geçecektir. Nasıl ki Fethiye'deki Kayı köyünün adı da Kaya köyü
olmuş idi.
Kayı pazarı, XX. yüzyılın ilk yarısında Çal ilçe merkezi olan
Demirciköy'e taşınmıştır(1920?). Bununla birlikte pazartesileri
kurulan pazarın adı, Kayı Pazarı diye anılmaya 1940'lara devam
etmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kayı pazarı, ticaret, Kütahya(Şeyhlu), Denizli(Çal)
Abstract The Market of Kayı
This market located in Şeyhlu district of Sancak of Kütahya,
carried the name of “Kayı” ,the famous Oğuz branch of the
Ottoman ancestors. This market which was possibly established in
the 13th century by the Menderes River which lined at the
Seljuk- Byzantium border, possibly became well known after 14th
century. This market is categorized as a medium-sized market in the 16th
century. Today, this market is situated 10 km east of Çal district
of Denizli and is distinct with its minaret.
The Kayı market developed rapidly between 17th and 18th centuries, new
buildings were built and foundations were established for these
buildings. At the end of 19th century, the name Kayı, is written as Kaya
Market in the archives probably because of its decreasing recognition
of the name Kayı. For instance the Kayı village in Fethiye has changed
to Kaya village. The Kayı market, moved to the Çal district center
Demirciköy in the first half of the 20th century (1920?). Along
with that, the market established on Mondays contiuned to be named
as Kayı Market until the 1940’s.
Key Words: The Market of Kayı, trade, Kütahya(Şeyhlu), Denizli(Çal)
Kayı Pazarı, ilkbakışta çarpıcı adı ile dikkati çekmekte,
biraz tarih bilenler tarafından ilgi ile karşılanmaktadır. Çünkü bu
pazar, Osman- oğullarının da içinden çıktığı Oğuzların namlı Kayı
boyunun adını taşımaktadır.
Kayı Pazarı ismi, XIX. yüzyıl kaynaklarına nedense Kaya-Pazarı
olarak yansımıştır. Aslında Kayı isminin anlamını bilmeyenler, bunun
olsa olsa Kaya olabileceğini düşünmüş olmalıdırlar. Nitekim
Fethiye dolaylarında, bugün eski bir Rum köyü olarak bilinen
Kaya-köyü, XVI. yüzyıl kaynaklarında açıkça Kayı-köyü olarak
yazılıp kaydedilmekte idi. Bizim Kayı-Pazarı'na gelince gerçi XVI.
yüzyıl tahrir kâtipleri bu pazarın ismini Katı-pazar okunabilecek
biçimde de yazmışlardı. Ancak buradaki iki noktanın sonradan konulmuş
olması da muhtemeldir. Benzer bir Kayı//Katı farklılığı, kendi köyüm
olan Yatağan'ın dolaylarındaki bir yer için de o dönem
defterlerinde görülmektedir. Halk arasında Kayı olarak devam eden bu
isimlerin asıllarının "Katı" olmasına imkân ve ihtimal yoktur
diyebiliriz.
Kayı Pazarı, bugün dahi etkinliğini devam ettiren hafta pazarlarının
canlı bir örneği olarak 1920’lere kadar, yüzlerce yıl varlığını devam
ettirmiştir. Onun etkinliğine dair yakın ve uzak coğrafyadaki
yansımalarına aşağıda ayrıca temas edeceğiz.
I. Yeri:
Kayı-Pazarı, günümüzde Denizli Vilayeti'nin Çal kazasında, Büyük
Menderes'in sağ kıyısında, Çal-Toprak ile Baklan ovası arasında
ve kuzey tarafındadır. B. Menderes üzerindeki bir köprü başının
sağ-doğu kıyısındadır. Menderes'in sol tarafı ise Çal-toprak veya
Çökelez dağ sıralarıdır. Bu özelliği ile Kayı Pazarı, Denizli vilayeti
içindeki tarihî köprü başı pazarlarının dikkati çeken bir örneğidir.
Pazarın kurulduğu yerinin coğrafyası, XI-XIII yüzyıllar arasındaki
yörenin Türk fetihleri dönemine kadar gidebilecek özellikler
içerebilmektedir. Çünkü kuzeydeki Uşak yöresi ile bağlantısı, ihtimal de
olsa bazı hükümler çıkarmamıza imkan verecektir. Çünkü Uşak
yöresi daha erken bir tarihte, XII. yüzyıl ikinci yarısında Türk
hâkimiyetine geçmiş olmalıdır. Hatta erken Osmanlı döneminde dahi,
Şeyhlü /Işıklı idari birimine bağlı olan geniş düzlük. Selçuklu
hakimiyetine geçtiği sırada, ovanın batı kenarında, ve daha
uzaklarda hala Bizans idaresindeki yöre ile ticari ilişkiler buradan
tanzim edilmiş olmalıdır.
XVI. yüzyıldaki Osmanlı kayıtlarına göre Kütahya Sancağının Şeyhlü
Kazası olan yöredeki belli başlı pazarlar. Şeyhlü/Işıklı, Kavak
ve Kayı'dır Doğudan batıya uzanan bu pazarlardan son ikisi B.Menderes
üzerindeki geçişleri sağlayan köprülerle de yakından ilişkilidir.
Pazarın adının Kayı olması, bu yöredeki Türklerin çoğunluğu Kayı
boyundan olmaları ile alakalı olabilir. Çünkü bu yöredeki boylar
arasında Kayı'ların varlığı ve etkinliği Faruk Sümer'in
araştırmalarından da öğrenilebilmektedir. Büyük ve kalabalık bir
Kayı yoğunluğu muhakkak ki pazarın böyle bir adla anılmasında etkili
olmuştur.
Pazarın adı olan Kayı isminin ne kadar geriye gittiğine dair
bilinenler sınırlıdır. En erken olarak XV. yüzyılın ikinci yarısını
bilebiliyoruz. Ancak bu pazarla ilgili olarak yörenin muhtemelen fetih
tarihi olan XII yüzyıl sonlarından ve XIII yüzyıldan herhangi bir kayıt
bilmiyoruz. Bu zamana kadar çıkabilecek bir maddî kalıntıya da şimdilik
rastlayamadık. Fakat pazarın bu tarihlerde, XIII. yüzyıl ikinci
yarısında oluştuğunu, kuvvetli bir ihtimal olarak söyleyebiliriz.
II. XV-XVI. Yüzyıl Kayıtları:
Kayı Pazarı hakkında Osmanlı tahrir defterlerinde dikkate değer
bilgiler vardır. Bununla birlikte isminin yazılışı, Katı
okunabilecek şekilde de noktalanmış gibidir. Benzer görüntü
Karaağaç yöresindeki bir yayla isminde de görülmekte olup,
Kayı-yayla'yı, mahalli söylenişini bilmeyen genç araştırıcılar Katı
Yayla diye okumuşlar idi.
Kayı pazarı XVI. yüzyılda oldukça küçük hacimli bir pazar olarak
görülüyor. Şeyhlü pazarının ihtisabı 4.000 akça iken, Kavak pazarınınki
400, Kayı pazarınınki ise 600 akçadır. Her üç pazarının
ihzariyesi ise 6.500 akçadır (T. Baykara, Selçuklular ve
Beylikler Çağında Denizli,1070-1520, İstanbul 2007, s. 260).
Anlaşılıyor ki o tarihlerde burası düşük hacimli bir taşra
pazarıdır.
III. XVII-XIX. Yüzyıl Kayıtları:
Kayı Pazarı, XVII. yüzyılda büyük bir gelişme göstermiştir. Anadolu
Beylerbeyliğinin Kütahya sancağındaki bu önemli pazara yeni yapılar
eklenmiş, bunlar için de vakıflar tahsis edilmiştir.
Katip Çelebi'nin eseri Cihannüma'da da bu pazardan şöyle söz edilir:
"Menderese dökülen bir dere içinde hafta pazarı durur, Halı pazarı
derler". Halı pazarı imlası Kayı-pazırı imlasını andırmaktadır:
Kayı/Kaya gibi. Bununla birlikte, buradaki pazarda etkin halı-kilim
ticareti sebebiyle de Katip Çelebi'ye bilgi veren birisi tarafından
uygun görülmüş olabilir.
23 CE 1140/6.01.1728 tarihli Kaymak Mustafa Paşa vakfında Kayı Pazarı
ile ilgili dikkate değer bilgiler vardır. İlk defa Prof. Münir
Aktepe'nin yayınladığı (Vakıflar Dergisi) bu belgeyi inceleyen H.
Mustafa Eravcı, nedense M. Aktepe'nin adını zikretmemiştir.
Vakfiye, Mustafa Paşa Kayı Pazarı'ndan şöyle bahseder: "Kütahya
sancağında Çal kazasında Kayı Pazarı'ndaki vaki...bir han, hamam ve
kurblerinde dekakin… arazi, bostan, bağ, bahçe ve pazarın bac-ı
pazarını" vakfının gelirleri arasında saymaktadır. Kayı Pazar'ında
yeniden bir cami yaptırıp… günde hatibine beş, vaize beş, imama
beş,katiplere beş, câbiye beş, müezzine üç, kayyıma iki, ferraşa iki,
sıvacı(?)=siraciye bir, bevvaba bir akça tayin eyledi.
Baklan'daki Dayılar Çiftliğindeki camiin görevlilerine imama iki,
müezzine bir akca verdi. Buradaki köprü, Baklan ovasından Kayı Pazarı'na
kolaylıkla gidilmesini sağlıyordu.
Mustafa Paşa, bu pazar yerinde bulunan eski camiin (atik cami)
görevlilerini de unutmamış, imam, müezzin ve kayyımına birer
akça tayin etmiştir.
Bundan çıkan netice, cami-i atikde cuma namazı kılınmamakta,
fakat Mustafa Paşa'nın yenilediği camide cuma namazı da
kılınmaktadır. Böylece Kayı Pazarı civarındaki köylüler, cuma
namazı eda etmek için buraya gelmekte idiler.
Kayı Pazarı XVIII. yüzyılda olduğu gibi, XIX yüzyılda yörenin
namlı bir pazarıdır. Kaynaklar (Aydın Vilayeti Salnamesi) Menderes'e
dökülen Kurmal çayı vadisindeki pazarı, Kaya Pazarı ismiyle ve
pazartesi günü kurulan bir pazar olarak belirtirler.
IV. Diğer Bilgiler:
Kayı pazarı'nın yakınlarında hiçbir yerleşim yeri yoktur. Burası
adeta boş bir alan gibi olup, belirli bir saha üzerinde pazar tesisleri
yapılmıştır. Muhtemelen öteki pazarlarda olduğu gibi, burada da
bir cami, bir hamam ve bir han mevcud bulunuyordu. Nitekim
Mustafa Paşa'nın Vakfiyesinde bu husus, yani han, hamam ve dükkânların
kendisi tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Muhtemelen Mustafa
Paşa, artık eskimiş ve kullanılmaz hale gelen han, hamam ve
dükkânları yenilemiştir
Teorik olarak bu pazarın cuma günü kurulması, çevredeki kimselerin aynı
zamanda cuma namazlarını kılmaları da beklenmekte ise de,
bilinen dönemlerde pazar, günümüz düzenlemesinde pazartesi günü
kurulur. Oysa oralardaki etkili günlemeye göre, "pazar" hafta günü adı
olarak Kayı pazarının kurulduğu gündür. Nitekim pazarın
kurulduğu yerlerin yakınlarındaki bir köyün, Çal kazasına bağlı
Ortaköy'ün bir insanı, 1924 doğumlu Muhterem Orhan Bey, haftanın
günlerini eskilerin şöyle saydığını belirtiyordu.
Pazar Pazartesi
Pazartesi Salı
Işıklı Çarşamba
Eyne Perşembe
Cumaye Cuma
Cumeyertesi Cumartesi
Gireyi Pazar
Bu şekildeki adlandırma, her şeyden önce sadece bu yöreye mahsustur.
Daha başka coğrafyalardaki "pazar" farklıdır; mesela Karaağaç
ovasındaki pazar, günümüz sıralamasındaki çarşamba demektir.
Pazardan bir önceki günün adı olan "Dernek" burada görülmüyor.
Buna karşılık batı yöresinde bir kaza merkezi olan Güney'deki
adlandırmada Salı gününün adı "Kayı Gelimi"dir. Muhtemelen
günümüzdeki "Pazar"ın adı ise "Kayı Gidimi" olacaktır. Hemen
belirtelim ki böylesine bir adlandırmaya biz de ilk defa rastladık.
V. Kayı Pazarı'nın Yer Değiştirmesi ve Adının da Kaybolması
Mahalli hatıralar Kayı Pazarı'nın çok geniş bir sahada
etkili olduğunu, buraya İstanbul’dan dahi satıcılar geldiğini
söyler (Muhterem Orhan, 1924-). Kayı Pazarı, yöredeki eski
Selçuklu ve Osmanlı dönemi pazarlarına göre erken sayılabilecek
bir zamanda yer değiştirmiştir. Kayı Pazarı ismi, 1930 lu
yıllarda, pazar, eski yerinde kurulmasa da devam etmiştir. Fakat
yeri artık, Çal kazasının merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır. Bu
taşınmayı ve değişmeyi hızlandıran bir büyük olay 1919-22 arasındaki
Yunanlıların Anadolu harekâtıdır.
Yunanlılar, İtalyanlarla aralarında bir anlaşma yapıp, Menderes'in
güneyine geçmeyeceklerini kararlaştırmışlardır. Kayı Pazarı'nın
kurulduğu yer, Menderes'in kuzeyinde Yunan işgal mıntıkasında
kalmakta idi. Gerçi Türk birlikleri, bir süre sonra buradaki
çıkıntıyı ele geçireceklerdir ama, Yunan mıntıkasındaki bu pazara
gitmek, yöre insanı için hiç de hoş olmamıştır. Buna karşılık, Menderes
ötesinde olduğundan Türk, daha doğrusu İtalyan sahasında sayılan Çal
Kaza merkezindeki pazar, bu yıllarda daha da canlanmıştır.
1925 doğumlu Çallı Hasib Beyden öğrendiğime göre, çocukluğundaki
Çal/Demirciköy pazarı, hiçbir pazar tesisi olmayan bir alanda
kuruluyordu. Dikkate değer bir özellik de Çal’daki memurlara yarım
günlük pazar, daha doğrusu alış-veriş izni verilmesidir. Başka
yerlerde böylesine bir izne rastlamadığımdan Çal/Demirciköy’deki bu
durumun, pazarın yaya bir buçuk saatlik mesafedeki Kayı Pazarı'na
gidip orada alış veriş etmelerini sağlamaktan bir hatıra olmalıdır.
Yoksa bilindiği kadarıyla çevre köylerin insanı ilçe merkezindeki
pazara hem idarî işlerini görmek,hem de alışveriş etmek üzere
gelirler. Demek ki vaktiyle Çal ilçe merkezinde memurların böyle bir
geleneği yok idi.
Sonunda, 1922 Eylülünde Yunanlıların bütün bu sahalardan çekildikten
sonra da, Kayı Pazarı'nın eski yerindeki pazar sönüp gitmiştir.
Bu pazarı canlı tutacak, yakınlarında bir büyük yerleşim yeri,
köy veya kasaba da yoktur. En yakınlarındaki köyler Hançalar ve
Demirci-köy'dür. Buraları da Pazarın Çal kazası merkezi olan
Demirci-köydeki yeni yerinden memnundurlar. Dolayısıyla 1923 sonrasında
Kayı Pazarı'ndaki eski tesisler ve yapılar birer-ikişer harabe olup
gitmiştir. Bununla ilgili olarak yöre insanları pek çok rivayet
nakletmektedirler. Mesela pazar yeri sahasında bulunan Camiin asıl
binası zamanın tahribatına dayanamamış, ancak daha sağlam yapılı
olan minaresi ayakta kalmıştır.
2006 yılında yöreye tekrar gittiğimizde, minare sahasının hemen yol
aşırısındaki tarla sahibi, tarlalarının bulunduğu yerde vaktiyle bir
hanın var olduğu rivayetini nakletmiş idi. Kendisi bu hanı görmemiş, ama
dedesinden duymuş imiş.
Sonuç
Kayı-Pazarı, taşradaki hafta pazarlarının Selçuklular devrine kadar
inen, Osmanlılar döneminde etkili bir şekilde yaşayan, fakat XX.
yüzyıl başlarında kaybolan bir örneğidir. Adı da bir süre daha
Kayı- pazarı olarak yaşamışsa da 1940’lardan itibaren kaybolmuştur.
DENİZLİ KALESİ VE KALE İÇİ
Kaleiçi adı verilen bir iç kale olan alışveriş yeri; Denizli’nin ilk
kurulduğu yer olarak tarih sahnesinde karşımıza çıkmaktadır. Yazları
sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminden karasal
iklime geçiş iklim kuşağında yer almaktadır.
Kale içinde ilk kalıntıları şimdiki Bayramyeri girişinin
15 güneyinde ortaya çıkan, Roma Döneminden kalma düz blok taşlarla
yapılmış kemer yapısıdır. Bu kemer yapısı, Romalıların kalıcı bir
yerleşimine mi ait yoksa su kemeri ya da su deposu gibi sadece tamir ve
bakım için ziyaret edilen bir yapımıdır bilemiyoruz. Her nasılsa
insanlar tarafından seçilmiş bir yer olduğu şüphesizdir.
Bölgeye atanan Karasungur Bin Abdullah isimli Selçuklu
Valisi ‘’burada ahalinin toplanıp korunması için Denizli Kalesi’nin
muhtemelen kurucusudur. Bu kale, şimdide Kaleiçi tabir edilen yeri iç
kale kabul edip bu yüksekliğin eteklerini kaplıyor, şimdiki
bilgilerimize göre İzmir Asfaltı yakınlarına kadar uzanıyordu. Keza
şehrin doğu surlarının yıkılan Ulu cami yakınlarında olduğu da
görülüyor.’’(2-Baykara, Tuncer, Denizli Tarihi sa:46)
M.S.1291 yılında İlhanlı egemenliğine Denizli
Türkmenlerinin önderlik ettiği Karaman Eşref ve Menteşe Türkmenlerinin
katıldığı bir ayaklanma İlhanlı Hükümdarı Keyhatu tarafından şiddetle
bastırılmıştır. ‘’Bu sırada Denizli’nin ilk inşasındaki dış kale,
muhtemelen 1291 savaşında tahrip edilmişti. Bu sebeple olsa gerek Subh
ül- U’şa’ya göre Denizli’nin etrafında sur bulunmamaktadır.’’(3-Baykara
Tuncer Denizli tarihi sa:48)
Dış kalesi yıkılmış olan Kale içi’’yaklaşık 280 m.
Uzunluğunda 160 m. Genişliğinde bir alanı kaplamaktadır. Dolayısıyla
dikdörtgen planlıdır.
‘’Denizli Kalesi’nin yapım tarihi olarak 1243–1250
yılları arasındaki zaman verilebilir.’’(Ataman, Hüsamettin Tarih
Süzgecinde 880 yıl, sa 250)
Denizli Kaleiçi Kalesi – Çarşısı
Elimizde en eski belge olarak bulunan ve 1926-30’lu yıllarda bir
Fransız topograf tarafından 1/200 ölçeğinde çizilen kale, yaklaşık 280m
uzunluğunda ve 160m genişliğindeki bir alanı kaplamaktadır. Bu plana
göre; Kaleiçi Kalesi’nde güney kısım hariç, dükkânların kale duvarına
bitişik tek sıra halinde yapıldığı görülür. Güney tarafta; Bayramyeri
Kapısı ve buna bağlı olarak yapılan en yoğun alışveriş alanının
bulunduğu Tuhafiyeciler Caddesi, Başbanbaşı Sokak, Hasırcılar Sokağı ve
Yemişçiler Sokağı yer alır. Sur dışında Merkez Efendi Sokağı ve Sarayköy
Caddesi takip edildiğinde, Dörtçeşme Kapısı ve buna bağlı olarak solda
Kadın Pazarı, karşısında Keten Pazarı ve Bostanpazar Sokağı bulunur.
Dörtçeşme Cami geçilince batı tarafta tek sıra dükkânların yer aldığı
Başbanbaşı Sokağı’nın devamı yer alır. Kuzey tarafta Hal Kapısı ve bu
kapıdan girildiğinde kuzeydoğu yöne ilerlenirse Çilingirciler Sokağı’nın
yer aldığı dükkân sıraları bulunur. Doğu tarafta Demirciler Kapısı ve
buna bağlı Zahire Pazarı Sokağı, güney tarafta ise Çilingirciler
Sokağı’nın devamı yer alır. Sur dışından Belediye Caddesi güneye doğru
takip edildiğinde Küçük Kapı ve Çuhacılar Meydanı’na ulaşılır. Bu planda
kalenin iç kısımlarında herhangi bir yapı çizilmemiştir.
Günümüzde Dört Çeşme tarafında, Eski Marangoz atölyelerinin
bulunduğu kısımdan katlı hal-pazar binasına kadar olan 50m’lik bir
alanın önü açılmış ve buradaki sur duvarları açığa çıkarılmıştır .
Buradaki sur duvarları yer yer 3-4m ayaktadır. Duvarlar traverten
taşlardan kireç harçlı örülmüş her iri taş sırasının aralarına daha
küçük taşlar ve tuğla parçaları yerleştirilmiştir. Taş sıralarının
yüksekliği 25-30cm arasında değişmektedir. Bu duvarlarda yer yer mermer
mimari bloklar ve lahit kapağı parçası gibi devşirme malzemeler
kullanılmıştır. Özellikle buradaki surlarda iri traverten blokların
kırılarak daha küçük parçalara ayrılıp ikinci kez kullanıldığı
görülmektedir. Sur duvarlarında kullanılan
travertenlerin tipi ve gözenekleri tamamen Laodikeia’daki mimari
yapılarda kullanılanlara benzemektedir. Sur duvarları yer yer planda da
görüldüğü gibi üçgen çıkıntılı istinat ayaklarla sağlamlaştırılmıştır.
Burada zaman zaman yapılan çalışmalarda Bizans Dönemi
sırlı seramik parçaları da çıkmaktadır. Diğer taraftan Saraylar
Mahallesi’nde Selçuklu sikkelerinin çıktığı parselde yapılan hafriyat
çalışmalarında Kaleiçi’ne, Başpınar’dan su sağlayan pişmiş toprak
künkler ile Bizans pithos ve seramik parçaları da ele geçmiştir. Yine
Kaleiçi’nde bulunan ve olasılıkla pencere lentosu olabilecek kabartmalı
mermer parça, buradaki Bizans yerleşimlerinin diğer mimari kalıntısıdır.
Bu mermer pencere lentosunun ön yüzünde yer alan bitkisel bezemelerin
yaprak uçlarının kıvrımlı volüt şeklinde döndürülerek verilmesi, üç
basamaklı kaide üzerinde yer alan ve uçları ikişerli yuvarlak gözlü sona
eren görünüm M.S.10. ve 11 y.y.larda çok kullanılan bir süsleme
biçimidir.(Prof.Dr.Celal Şimşek)
HOMA PAZARI
Bugün adı Gümüşsu Kasabası olan Homa çok eski bir yerleşim yeridir.
Yakınlarında bulunan yüksek dağların üzerinde Düzbel Kalesi
bulunmaktadır. Gümüşsü Kasbasınd yıkıntı halde bir hamam kalıntısı
bulunmaktadır. Yakının da olan Dinar(Apemea)’a Pazar özelliğini Dinar a
kaptırdığın çeşitli kaynaklarda belirtilmiş ise de Apamea’nın konum
olarak daha önemli biri coğrafik ortamda bulunması ve kuzeyde bulunan
Şeyhlü(Işıklı) Pazarının baskısı bu pazarın daha az tanınan bir pazar
olmasını sağlamıştır.
HONAZ PAZARI
Kaynaklarda Honaz pazarı ile ilgili pek bir bilgi yoktur. Friglerin
batıda son büyük antik kenti olarak tarih sahnesine çıkan Kolassai Kenti
MÖ.S. I. yüzyıla kadar önemli bir antik kent olsa da daha sonra Roma
Döneminde küçülerek yıkıntı haline gelmiştir.M.S./.y.y.dan itibaren
Khonai adıyla bir Bizans Şehri olarak daha kuzeyde Babadağ eteklerinde
kurulan Kale çevresinde önemli bir yerleşim bulunmaktaydı. Bu bağlamda
bu yerleşim yerinde eski geleneklerin devamı olarak bir Pazar olmaması
düşünülemez Diğer yazarların da belirttiği gibi üretilen ürünlerin
pazarlandığı bir Pazar olabileceği belirtilmektedir.
KAVAK PAZARI
Eski Kaynaklar Kavak Pazarının 400 akçelik ihtisabı olduğunu
belirtmektedir. Bugün Çıtak Kasabası yakınlarında Denizli Çivril
Karayolunun Menderes geçtiği köprü yakınlarında bulunan eski köprü
çevresinde olduğu tahmin edilen Pazar yeri ile ilgili günümüzde
ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır. Menderes Nehri Kenarında kurulan
Selçuklu Bizans arası sınır bölgesi pazarlarında birisi olması kuvvetle
muhtemeledir. Bölgenin tamamen Türklerin eline geçmesi Pazar yerinin
ortadan kaldırmamış Osmanlı Döneminde de kurulan bir Pazar olmuştur.
Pazar yerinde herhangi bir kalıntı yoktur. Önceden kuzeyde kurulan
Pazar daha sonra nehrin güneyinde kurulmuş ancak en son ne zaman
kurulduğu konusunda bir bilgi yoktur. Günümüzde Çıtak Kasabasında
kurulan pazarı Kavak pazarının devamı olarak görebiliriz.
SOĞULMAZ PAZARI
Tavas Ovası geniş bir alanı kaplamakta kışın genellikle çamurluk olan
ova yazın verimli topraklara dönüşmektedir. Günümüzde su olmayan
alanlarda tütün dikilmekte sulak alanlar meyvelik alanlar olarak
dikkatimizi çekmektedir. Eski adı Soğulmaz olan yeni adı Solmaz Osmanlı
Döneminde 15-17 y.y.larda canlı olarak kurulan pazar yakın yıllara
kadar Pazartesi günü kurulmaktaydı. Ancak günümüzde önemini yitirmiş,
Tava İlçe Pazarı Solmaz Pazarını yerini almıştır.
İŞKAN PAZARI (İŞKIYAN-İŞKOYAN)
Selçuklularla Bizanslar arasında sınır bölgesinde kurulan ve köprü
başında kurulan Pazar örneklerinden birisidir. Bugün Acıpayam İlçesinin
Bostan Köyü yakınlarında Bostan Köyü ile Bedirbeğ Köyü arasındaki düzlük
arazide kurulmuştu. Günümüzde döşeme tuğlası kırıklarına rastlanılan bu
alanda muhtemelen satış dükkânları bulunmaktaydı. Günümüzde ise bu
yapılardan hiçbir iz kalmamıştuır. Dalaman Çayı kenarında bulunan bu
Pazar yeri yakınında nehir üzerinde Roma Köprüsünün kalıntıları
bulunmaktadır. Pazar çayın doğu yamaçlarında kurulmaktaydı. Perşembe
günleri kurulan bu pazar Karahöyük pazarı ile uyumlu bir pazardır.
Karahöyük pazarı hayvan pazarı olarak ün kazanmasına karşılık İşkan
Pazarı bir zahire(hububat) pazarıydı. Bostan Köyünde var olduğu
belirtilen kervansaray ile hamam kalıntısından günümüzde hiçbir iz
yoktur. Muhtemelen 12. ve 13. yüzyılda ticaret pazarı olan bu Pazar 1940
yıllarında ortadan kalkmıştır.
IŞIKLI(ŞEYHLÜ PAZARI)
Çivril İlçesinin Işıklı Kasabasında bulunan bu Pazar muhtemelen Bizans
Dönemlerinde çok önemli bir Pazar yeriydi. Çünkü antik kaynaklarda
yörenin en önemli antik kentlerinden birisi olan Eumenia Kenti
Kalıntıları bu kasaba içinde bulunmaktadır.Işıklı Pazarının ihtisabı
16.y.y. başlarında oldukça yüksek sayılabilecek 4000 akçe civarındadır.
Yakın yıllara kadar hatta günümüzde de kurulan Ilıklı Pazarı önemini
yitirerek Çivril pazarına yerini kaptırmıştır.
EZİNE PAZARI(EYNE –KAZIKLI) PAZARI
Eyne Pazarı halk ağzıyla Eyne yada kazıklı Pazarı olarak anılmaktaydı.
Eski kaynaklarda yeri Sarayköy İlçesi yakınlarında Acısu Köyü sınırları
içinde kurulan yine muhtemelen Selçuklu ile Bizans arasında B.
Menderesin güneyinde kurulan bir pazardır. Sarayköy Bölgesinin kısa
zamanda Türklerin eline geçmesi ile birlikte zamanla sadece
Müslümanların katıldığı ve Cuma günleri kurulan bir Pazar haline
gelmiştir. 19.y.y.da İbsili denilen alanda kurulan Pazar daha sonnra
Acısu yakılarında kurulmuştur..Kurtuluş Savaşı başlangıcında 1919
yılında Pazar yerine Yunanlıların uzaklardan top ateşine tutmasıyla
birkaç kişi ölmüş Bu nedene Pazar savaş sonuna kadar Duacılı Köyüne
kaldırılmıştır. Savaş sonrası tekrar Sarayköy’e nakledilen bu Pazarın
günü ve yeri değişmiş Sarayköy içinde ve Cumartesi günü kurulmuştur.
KARAHÖYÜK PAZARI
Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Karahöyük Köyü’nde 1970 yılına kadar
kurulan günümüzde artık var olmayan bir pazardır. Karahöyük Köyü höyük
yerleşmesi ile Eski Tunç Çağından eskilere giden bir yerleşim yeridir.
Roma Döneminde yerlkeşimin adı Themisenion olarak bilinmektedir.
I.Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak korunmakta olan
Karahöyük(Themisenion) kalıntılarını aynı adı taşıtan günümüzdeki köy
içinde dağınık halde görülebilmektedir. Karahöyük Pazarı Osmanlı
kayıtlarında 15.y.y.da var olduğu bilinmektedir.
Denizli-Budur ve Denizli- Burdur - Gölhisar Antalya ve güneye giden
Çameli- Fethiye yol kavşağında bulunan Karahöyük coğrafi olarak önemli
bir merkezdir. Çevresinde bulunan Acıpayam Ovası ait şimdi ekili ve
dikili alanlar bundan 50 yıl öncesinde hayvan yetiştiriciliğine uygun
geniş otlak arazilerdi. Bu nedenle Karahöyük Pazarının hayvan pazarı
olarak nam salması için ekolojik çevrenin rolü büyüktür.
Karahöyük Köyünün güney doğusunda bulunan eski Karahöyük Pazarında
birisi 180, diğeri 125 m uzunluğunda 30 m. genişliğinde satış loncaları
vardı. Karahöyük Pazarı çevrede en büyük hayvan pazarı olarak bilinse de
diğer tüm Pazar mallarının alım ve satım işleri gerçekleştirilmekteydi.
Her hafta Çarşamba günleri kurulan Karahöyük Pazarı; Denizli, Tavas,
Gölhisar, Satırlar ve Kızılhisar Pazarları ile uyumluydu. Örneğin Salı
günü Gölhisarda kurulan Pazar esnafı mallarını toplayarak Karahöyüğe
gelir akşamı yine satılmayan mallarını toplayarak diğer pazara
götürmekteydi. Zamanla göçerlerin hayvanlarının piyasaya sürüldüğü hem
etlik hem de kullanım amaçlı hayvanların satıldığı yörenin en büyük
hayvan pazarı haline geldi ve bu adla anılır oldu. Çevreden edinilen
bilgilerde Karahöyük Köyü Muhtarlığı tarafından hem yüksek hem de zoraki
pazaryeri işgaliye parasının alınması, belki de ulaşımın ve iletişimin
hızla arttığı bir zamanda ömrünü tamamlayarak yerini Acıpayam İlçe
pazarına bırakmıştır. Günümüzde hala küçük satış loncaları, Bazar Han
olarak bilinen Pazar esnafının ikametini sağlayan han yıkıntılarını
görmek mümkündür.Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder