Pages

Ads 468x60px

22 Haziran 2013 Cumartesi

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 24

DENİZLİ İLİ TARİHİ İPEK YOLU 
Tarihi İpekyolu Turizm alanındaki gelişmeler dünya ekonomisinde özellikle son yıllarda giderek artan bir önem kazanmaktadır. Dünyada en hızlı gelişen sektörlerden biri olan turizmin hacmi, son 40 yılda, yıllık ortalama yüzde 7,4'lük bir ivme ile artış kaydetmiştir. Turizmdeki bu gelişme sürerken, Türkiye'de de turizm yatırımlarına verilen önem giderek artmış ve son yıllarda da dünyadaki tanıtım çabalarının da sonucu olarak turizm sektöründe çarpıcı gelişmeler kaydedilmiştir. Bakanlığımız , değişen tüketici tercihlerini de göz önüne alarak turizmin çeşitlendirilmesi, ülke sathına yaygınlaştırılması, değerlendirilmemiş turizm potansiyeline işlev kazandırılması amacıyla, ülkemizin tüm yörelerinde mevcut doğal ve kültürel değerlerin araştırılması ve turizme kazandırılması çalışmalarını yürütmektedir. Bu çalışmalardan biri olan “ıpek Yolu–Han ve Kervansarayların Turizme Kazandırılması” projesi kapsamında; Kültürel mirasımızın en önemli unsurlarından ve çoğu doğaya, çevresel etkenlere yenik düşmüş olan han ve kervansarayların korunması, bir koruma kullanma dengesi içerisinde yaşatılarak “Tarihi ıpek Yolu”nun canlandırılması planlanmıştır. İpek Yolu, bugün de olağanüstü bir tarihsel ve kültürel zenginlik sunmaktadır. Bu yol, Orta Asya'yı Avrupa'ya bağlayan bir ticaret yolu olmasının ötesinde, 2000 yıldır bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşımaktadır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin de bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra, ıpek Yolu 'nun hem bir ticaret yolu, hem de tarihsel ve kültürel değer olarak yeniden canlandırılması gündeme gelmiştir. Bu nedenle, ilk etapta ana tur güzergahları ile çakışan ıpek Yolu üzerinde değerlendirilmesi düşünülen, han ve kervansaraylara ilişkin ön etüdler yapılmış ve 11 adet kervansaray belirlenmiştir. Belirlenen bu kervansaraylardan 2 tanesi ilimizde yer almaktadır. Akhan Kervansarayı: Denizli–Afyon karayolunun 7. Km.sinde bulunan han, aynı adı taşıyan köyün hemen girişinde yer alır. Anadolu Selçuklularının batıdaki son kervansaraylarından olan ve iki kitabesi bulunan Ak Han sultan hanları şemasına uymakla beraber, oldukça küçük bir handır. Han'ın iki kitabesi bulunmaktadır. Kapalı olan kısmı 1253 (H.651) yılında, avlu 1254 (H.652) de tamamlanmıştır. Yaptıran Vali Seyfettin Karasungur bin Abdullah'tır. Kitabede II. ızzettin Keykavus'un adı geçmektedir. Simetrik bir plan göstermeyen kervansaray açık ve kapalı bölümlerden oluşmaktadır. Toplam 1100m2'lik bir alan üzerine oturmakta olup, kare bir avlu ve derinlemesine dikdörtgen bir holden oluşmaktadır. Kapalı mekan derinlemesine iki sıra paye ile üç sahına ayrılmıştır. Ortada bulunan sahın yan sahınlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Üst kısım tonoz ile örtülmüştür. Sivri kemerli niş biçiminde portali, basık kemerli giriş kapısı ile yarım metre dışa taşmıştır. Üzerinde bulunan kitabesi ile oldukça sade bir görünüşe sahiptir. Kapalı mekanın simetrik düzenlemesine karşın avluda asimetrik bir plan karşımıza çıkmaktadır. Avlu girişinin sağ tarafındaki bölümde, iki katlı mekanlar, bir eyvan ve iki kapalı birim yer almasına rağmen, diğer tarafta revaklar ve kapalı mekana bitişik tonozlu iki mekan yer almaktadır. Han'ın avlu portali geometrik ve plastik süslemeleri ile oldukça görkemlidir. Portalde görülen en önemli özellik ise, Konya-Karatay Han ile rekabet edecek derecede figürlü süslemelere sahip olmasıdır. Geyik, sfenks, kuş, kartal, aslan, ejder vb. hayvan figürleri, gamalı hac motiflerinin aralarına yerleştirilmiş, oldukça grift bir süsleme oluşturulmuştur. Mimari bakımdan önemli bir şaheser olan Ak Han'ın bazı bölümlerinde ince işçilik istemeyen kesme taş kullanılırken, avlunun güney ve batı cephesi orijinal düzgün mermer kaplamadır. Yapının içinde ve dışta devşirme taş malzeme yoğun olarak göze çarpmaktadır. Çardakhan Kervansarayı Denizli–Afyon karayolunun solunda ve Çardak ilçe merkezinin içinde bulunan bu han, portali üzerindeki yedi satır kitabesine göre, Alaeddin Keykubat zamanında, onun azadlı kölesi ve emirlerinden Esededdin Ayaz bin Abdullah el şahabi tarafından yaptırılmıştır. 1230 (H.627) yılı Ramazan ayında bitirilmiş ve kitabesine göre “Ribat” olarak yapılmıştır. Doğu-batı doğrultusunda inşa edilen han, oldukça geniş kare avlusu ve altı bölümlü, beş sahından oluşan holü ile sultan hanlarının sadeleşmiş bir benzerini oluşturmaktadır. Kapalı mekan doğu-batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Derinlemesine dört sıra halinde ve her bir sırada beşer paye kullanılması ile beş sahın oluşturulmuştur. Han Dinar ilçesine bağlı olduğu dönemlerde “Hanabat” ismiyle anılmakta ve Kurtuluş Savaşı sırasında da zahire ambarı olarak kullanıldığını kaynaklardan öğreniyoruz. 
DENİZLİ İLİ DEĞİRMENLER
 Değirmenönü Un Fabrikası ve Yanındaki Han Tescil Tarihi: 04.10.1995 Denizli İli merkezinde, Değirmenönü mahallesinde yer alan un fabrikası; 3 katlı olup, moloz taş örgülü duvarlara sahiptir. Duvarların köşelerinde ve pencerelerde tuğla malzeme kullanılmıştır. Yapıdaki tüm açıklıklar basık kemerlidir. Her kat ayrımı düz bir silme ile belirlenmiştir. Fabrika binasının yanında 2 katlı han olduğu belirtilen bir bina yer almaktadır. Bu binaya ait giriş kapısı demir olup, oldukça güzel bir işçiliğe sahiptir. Külahçıoğlu Un Fabrikası - Gündoğdu Mahallesi Tescil Tarihi: 04.10.1995 Un Fabrikası dikdörtgen planlı olup, dört katlı olarak düzenlenmiş, üzeri kırma çatıyla örtülmüştür. Duvarları da malzeme olarak taş ve tuğla malzeme karışık kullanılmıştır. Cephede her katın bitimi ve diğer katın başlangıcı tuğla malzeme ile düz bant oluşturulmuştur. En üst katta da tuğla örgü ile payeler oluşturulmuş olup cephe bölümlere ayrılmıştır. Binanın güney cephesinin ortasında yuvarlak kemerli bir girişi mevcuttur. Pencereleri ise dikdörtgen formlu olup, üzeri tuğla malzemeyle basık kemer oluşturulmuştur. Binanın kısa kenarlarında da aynı cephe düzeni oluşturulmuş, Çatının başlangıç noktasında bütün cepheleri dolanan tuğla paye başlıklarının üzerine gelen kısımda, birbirine geçmeli çember motifle süslendiği görülmektedir. Yapının kısa kenarlarında kırma çatının duvarla kapatıldığı bölümlerde süsleme bantlarıyla üçgen alınlıklar oluşturulmuştur. Un Fabrikası binası; yapı ve süsleme teknikleri açısından Osmanlı Döneminin batılaşma sürecindeki mimari üslubun özelliklerini taşıdığı görülmektedir. Yönetim binası yapısı; tek katlı olup, üzeri kırma çatıyla örtülü, alaturka kiremitle kaplıdır. Cephelerinde dikine dikdörtgen formlu pencereler yer almaktadır. Pencerelerin üst kısımlarında süsleme bantları oluşturulmuştur. Güney doğu tarafında yer alan girişi iki sütunun taşıdığı bölümle dışa açılmaktadır. Yapının dış cepheleri sıvalı durumdadır. Fabrika binasıyla benzer mimari özellikler taşımaktadır. 2003 yılında Tescilli yönetim binası yıkılmıştır. Ayrıca müştemilatın bir kısmı da yıkılmıştır. Külahçıoğlu Un Fabrikası 20.10.2004 tarihinde yanmıştır. Meydana gelen yangında tüm taban ahşapları ve ahşap pencereleri tamamen yanmıştır. Çatı aynı yangın sonunda tamamen yanarak çökmüştür. Duvarları içten destekleyen ahşap hatıllar da yanarak işlevlerini yerine getiremez hale gelmiştir. Duvarlar henüz sağlamdır. Ancak en üst katın duvarlarında aşırı sıcak sebebiyle bir gevşeme vardır. Güney batıdaki kısa cepheye bitişik tek katlı yeni bina da yangından zarar görmüş, çatısı çökmüştür. Külahçıoğlu Un Fabrikası 2006 yılında restore edilmiştir. Honaz Pınarkent Su Değirmeni: 
DENİZLİ İLİ PAZAR TARİHİ YERLERİ
 KAYI PAZARI 
Meşhur Oğuz boyu, Osmanlıların atalarının içinden çıktığı "Kayı" adını taşıyan bu pazar, Kütahya sancağının Şeyhlu kazasında bulunmakta idi. Muhtemelen XIII. yüzyılda Selçuklu-Bizans hududunu teşkil eden Menderes nehrinin geçit yerinde oluşmaya başlayan bu pazar, XIV. yüzyıldan sonra etkinleşmiş olmalıdır. XVI. yy tahrirlerinde adı orta büyüklükteki bir pazar olarak geçmektedir. Günümüzde bu pazarın yeri Denizli ilinin, Çal ilçesinin 10 km kadar doğusunda, sadece minaresiyle belli olmaktadır. Kayı pazarı, XVII-XVIII yüzyıllarda gittikçe gelişmiş, pazar yerine yeni yapılar inşa edilmiş, bunlar için vakıflar tesis edilmiştir. XIX. yy sonlarında ise, Kayı adı, kavram etkinliğini giderdiğinden olsa gerek, kaynaklara, mesela salnamelere Kayı pazarı adıyla geçecektir. Nasıl ki Fethiye'deki Kayı köyünün adı da Kaya köyü olmuş idi. Kayı pazarı, XX. yüzyılın ilk yarısında Çal ilçe merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır(1920?). Bununla birlikte pazartesileri kurulan pazarın adı, Kayı Pazarı diye anılmaya 1940'lara devam etmiştir. Anahtar Kelimeler: Kayı pazarı, ticaret, Kütahya(Şeyhlu), Denizli(Çal) Abstract The Market of Kayı This market located in Şeyhlu district of Sancak of Kütahya, carried the name of “Kayı” ,the famous Oğuz branch of the Ottoman ancestors. This market which was possibly established in the 13th century by the Menderes River which lined at the Seljuk- Byzantium border, possibly became well known after 14th century. This market is categorized as a medium-sized market in the 16th century. Today, this market is situated 10 km east of Çal district of Denizli and is distinct with its minaret. The Kayı market developed rapidly between 17th and 18th centuries, new buildings were built and foundations were established for these buildings. At the end of 19th century, the name Kayı, is written as Kaya Market in the archives probably because of its decreasing recognition of the name Kayı. For instance the Kayı village in Fethiye has changed to Kaya village. The Kayı market, moved to the Çal district center Demirciköy in the first half of the 20th century (1920?). Along with that, the market established on Mondays contiuned to be named as Kayı Market until the 1940’s. Key Words: The Market of Kayı, trade, Kütahya(Şeyhlu), Denizli(Çal) Kayı Pazarı, ilkbakışta çarpıcı adı ile dikkati çekmekte, biraz tarih bilenler tarafından ilgi ile karşılanmaktadır. Çünkü bu pazar, Osman- oğullarının da içinden çıktığı Oğuzların namlı Kayı boyunun adını taşımaktadır. Kayı Pazarı ismi, XIX. yüzyıl kaynaklarına nedense Kaya-Pazarı olarak yansımıştır. Aslında Kayı isminin anlamını bilmeyenler, bunun olsa olsa Kaya olabileceğini düşünmüş olmalıdırlar. Nitekim Fethiye dolaylarında, bugün eski bir Rum köyü olarak bilinen Kaya-köyü, XVI. yüzyıl kaynaklarında açıkça Kayı-köyü olarak yazılıp kaydedilmekte idi. Bizim Kayı-Pazarı'na gelince gerçi XVI. yüzyıl tahrir kâtipleri bu pazarın ismini Katı-pazar okunabilecek biçimde de yazmışlardı. Ancak buradaki iki noktanın sonradan konulmuş olması da muhtemeldir. Benzer bir Kayı//Katı farklılığı, kendi köyüm olan Yatağan'ın dolaylarındaki bir yer için de o dönem defterlerinde görülmektedir. Halk arasında Kayı olarak devam eden bu isimlerin asıllarının "Katı" olmasına imkân ve ihtimal yoktur diyebiliriz. Kayı Pazarı, bugün dahi etkinliğini devam ettiren hafta pazarlarının canlı bir örneği olarak 1920’lere kadar, yüzlerce yıl varlığını devam ettirmiştir. Onun etkinliğine dair yakın ve uzak coğrafyadaki yansımalarına aşağıda ayrıca temas edeceğiz. I. Yeri: Kayı-Pazarı, günümüzde Denizli Vilayeti'nin Çal kazasında, Büyük Menderes'in sağ kıyısında, Çal-Toprak ile Baklan ovası arasında ve kuzey tarafındadır. B. Menderes üzerindeki bir köprü başının sağ-doğu kıyısındadır. Menderes'in sol tarafı ise Çal-toprak veya Çökelez dağ sıralarıdır. Bu özelliği ile Kayı Pazarı, Denizli vilayeti içindeki tarihî köprü başı pazarlarının dikkati çeken bir örneğidir. Pazarın kurulduğu yerinin coğrafyası, XI-XIII yüzyıllar arasındaki yörenin Türk fetihleri dönemine kadar gidebilecek özellikler içerebilmektedir. Çünkü kuzeydeki Uşak yöresi ile bağlantısı, ihtimal de olsa bazı hükümler çıkarmamıza imkan verecektir. Çünkü Uşak yöresi daha erken bir tarihte, XII. yüzyıl ikinci yarısında Türk hâkimiyetine geçmiş olmalıdır. Hatta erken Osmanlı döneminde dahi, Şeyhlü /Işıklı idari birimine bağlı olan geniş düzlük. Selçuklu hakimiyetine geçtiği sırada, ovanın batı kenarında, ve daha uzaklarda hala Bizans idaresindeki yöre ile ticari ilişkiler buradan tanzim edilmiş olmalıdır. XVI. yüzyıldaki Osmanlı kayıtlarına göre Kütahya Sancağının Şeyhlü Kazası olan yöredeki belli başlı pazarlar. Şeyhlü/Işıklı, Kavak ve Kayı'dır Doğudan batıya uzanan bu pazarlardan son ikisi B.Menderes üzerindeki geçişleri sağlayan köprülerle de yakından ilişkilidir. Pazarın adının Kayı olması, bu yöredeki Türklerin çoğunluğu Kayı boyundan olmaları ile alakalı olabilir. Çünkü bu yöredeki boylar arasında Kayı'ların varlığı ve etkinliği Faruk Sümer'in araştırmalarından da öğrenilebilmektedir. Büyük ve kalabalık bir Kayı yoğunluğu muhakkak ki pazarın böyle bir adla anılmasında etkili olmuştur. Pazarın adı olan Kayı isminin ne kadar geriye gittiğine dair bilinenler sınırlıdır. En erken olarak XV. yüzyılın ikinci yarısını bilebiliyoruz. Ancak bu pazarla ilgili olarak yörenin muhtemelen fetih tarihi olan XII yüzyıl sonlarından ve XIII yüzyıldan herhangi bir kayıt bilmiyoruz. Bu zamana kadar çıkabilecek bir maddî kalıntıya da şimdilik rastlayamadık. Fakat pazarın bu tarihlerde, XIII. yüzyıl ikinci yarısında oluştuğunu, kuvvetli bir ihtimal olarak söyleyebiliriz. II. XV-XVI. Yüzyıl Kayıtları: Kayı Pazarı hakkında Osmanlı tahrir defterlerinde dikkate değer bilgiler vardır. Bununla birlikte isminin yazılışı, Katı okunabilecek şekilde de noktalanmış gibidir. Benzer görüntü Karaağaç yöresindeki bir yayla isminde de görülmekte olup, Kayı-yayla'yı, mahalli söylenişini bilmeyen genç araştırıcılar Katı Yayla diye okumuşlar idi. Kayı pazarı XVI. yüzyılda oldukça küçük hacimli bir pazar olarak görülüyor. Şeyhlü pazarının ihtisabı 4.000 akça iken, Kavak pazarınınki 400, Kayı pazarınınki ise 600 akçadır. Her üç pazarının ihzariyesi ise 6.500 akçadır (T. Baykara, Selçuklular ve Beylikler Çağında Denizli,1070-1520, İstanbul 2007, s. 260). Anlaşılıyor ki o tarihlerde burası düşük hacimli bir taşra pazarıdır. III. XVII-XIX. Yüzyıl Kayıtları: Kayı Pazarı, XVII. yüzyılda büyük bir gelişme göstermiştir. Anadolu Beylerbeyliğinin Kütahya sancağındaki bu önemli pazara yeni yapılar eklenmiş, bunlar için de vakıflar tahsis edilmiştir. Katip Çelebi'nin eseri Cihannüma'da da bu pazardan şöyle söz edilir: "Menderese dökülen bir dere içinde hafta pazarı durur, Halı pazarı derler". Halı pazarı imlası Kayı-pazırı imlasını andırmaktadır: Kayı/Kaya gibi. Bununla birlikte, buradaki pazarda etkin halı-kilim ticareti sebebiyle de Katip Çelebi'ye bilgi veren birisi tarafından uygun görülmüş olabilir. 23 CE 1140/6.01.1728 tarihli Kaymak Mustafa Paşa vakfında Kayı Pazarı ile ilgili dikkate değer bilgiler vardır. İlk defa Prof. Münir Aktepe'nin yayınladığı (Vakıflar Dergisi) bu belgeyi inceleyen H. Mustafa Eravcı, nedense M. Aktepe'nin adını zikretmemiştir. Vakfiye, Mustafa Paşa Kayı Pazarı'ndan şöyle bahseder: "Kütahya sancağında Çal kazasında Kayı Pazarı'ndaki vaki...bir han, hamam ve kurblerinde dekakin… arazi, bostan, bağ, bahçe ve pazarın bac-ı pazarını" vakfının gelirleri arasında saymaktadır. Kayı Pazar'ında yeniden bir cami yaptırıp… günde hatibine beş, vaize beş, imama beş,katiplere beş, câbiye beş, müezzine üç, kayyıma iki, ferraşa iki, sıvacı(?)=siraciye bir, bevvaba bir akça tayin eyledi. Baklan'daki Dayılar Çiftliğindeki camiin görevlilerine imama iki, müezzine bir akca verdi. Buradaki köprü, Baklan ovasından Kayı Pazarı'na kolaylıkla gidilmesini sağlıyordu. Mustafa Paşa, bu pazar yerinde bulunan eski camiin (atik cami) görevlilerini de unutmamış, imam, müezzin ve kayyımına birer akça tayin etmiştir. Bundan çıkan netice, cami-i atikde cuma namazı kılınmamakta, fakat Mustafa Paşa'nın yenilediği camide cuma namazı da kılınmaktadır. Böylece Kayı Pazarı civarındaki köylüler, cuma namazı eda etmek için buraya gelmekte idiler. Kayı Pazarı XVIII. yüzyılda olduğu gibi, XIX yüzyılda yörenin namlı bir pazarıdır. Kaynaklar (Aydın Vilayeti Salnamesi) Menderes'e dökülen Kurmal çayı vadisindeki pazarı, Kaya Pazarı ismiyle ve pazartesi günü kurulan bir pazar olarak belirtirler. IV. Diğer Bilgiler: Kayı pazarı'nın yakınlarında hiçbir yerleşim yeri yoktur. Burası adeta boş bir alan gibi olup, belirli bir saha üzerinde pazar tesisleri yapılmıştır. Muhtemelen öteki pazarlarda olduğu gibi, burada da bir cami, bir hamam ve bir han mevcud bulunuyordu. Nitekim Mustafa Paşa'nın Vakfiyesinde bu husus, yani han, hamam ve dükkânların kendisi tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Muhtemelen Mustafa Paşa, artık eskimiş ve kullanılmaz hale gelen han, hamam ve dükkânları yenilemiştir Teorik olarak bu pazarın cuma günü kurulması, çevredeki kimselerin aynı zamanda cuma namazlarını kılmaları da beklenmekte ise de, bilinen dönemlerde pazar, günümüz düzenlemesinde pazartesi günü kurulur. Oysa oralardaki etkili günlemeye göre, "pazar" hafta günü adı olarak Kayı pazarının kurulduğu gündür. Nitekim pazarın kurulduğu yerlerin yakınlarındaki bir köyün, Çal kazasına bağlı Ortaköy'ün bir insanı, 1924 doğumlu Muhterem Orhan Bey, haftanın günlerini eskilerin şöyle saydığını belirtiyordu. Pazar Pazartesi Pazartesi Salı Işıklı Çarşamba Eyne Perşembe Cumaye Cuma Cumeyertesi Cumartesi Gireyi Pazar Bu şekildeki adlandırma, her şeyden önce sadece bu yöreye mahsustur. Daha başka coğrafyalardaki "pazar" farklıdır; mesela Karaağaç ovasındaki pazar, günümüz sıralamasındaki çarşamba demektir. Pazardan bir önceki günün adı olan "Dernek" burada görülmüyor. Buna karşılık batı yöresinde bir kaza merkezi olan Güney'deki adlandırmada Salı gününün adı "Kayı Gelimi"dir. Muhtemelen günümüzdeki "Pazar"ın adı ise "Kayı Gidimi" olacaktır. Hemen belirtelim ki böylesine bir adlandırmaya biz de ilk defa rastladık. V. Kayı Pazarı'nın Yer Değiştirmesi ve Adının da Kaybolması Mahalli hatıralar Kayı Pazarı'nın çok geniş bir sahada etkili olduğunu, buraya İstanbul’dan dahi satıcılar geldiğini söyler (Muhterem Orhan, 1924-). Kayı Pazarı, yöredeki eski Selçuklu ve Osmanlı dönemi pazarlarına göre erken sayılabilecek bir zamanda yer değiştirmiştir. Kayı Pazarı ismi, 1930 lu yıllarda, pazar, eski yerinde kurulmasa da devam etmiştir. Fakat yeri artık, Çal kazasının merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır. Bu taşınmayı ve değişmeyi hızlandıran bir büyük olay 1919-22 arasındaki Yunanlıların Anadolu harekâtıdır. Yunanlılar, İtalyanlarla aralarında bir anlaşma yapıp, Menderes'in güneyine geçmeyeceklerini kararlaştırmışlardır. Kayı Pazarı'nın kurulduğu yer, Menderes'in kuzeyinde Yunan işgal mıntıkasında kalmakta idi. Gerçi Türk birlikleri, bir süre sonra buradaki çıkıntıyı ele geçireceklerdir ama, Yunan mıntıkasındaki bu pazara gitmek, yöre insanı için hiç de hoş olmamıştır. Buna karşılık, Menderes ötesinde olduğundan Türk, daha doğrusu İtalyan sahasında sayılan Çal Kaza merkezindeki pazar, bu yıllarda daha da canlanmıştır. 1925 doğumlu Çallı Hasib Beyden öğrendiğime göre, çocukluğundaki Çal/Demirciköy pazarı, hiçbir pazar tesisi olmayan bir alanda kuruluyordu. Dikkate değer bir özellik de Çal’daki memurlara yarım günlük pazar, daha doğrusu alış-veriş izni verilmesidir. Başka yerlerde böylesine bir izne rastlamadığımdan Çal/Demirciköy’deki bu durumun, pazarın yaya bir buçuk saatlik mesafedeki Kayı Pazarı'na gidip orada alış veriş etmelerini sağlamaktan bir hatıra olmalıdır. Yoksa bilindiği kadarıyla çevre köylerin insanı ilçe merkezindeki pazara hem idarî işlerini görmek,hem de alışveriş etmek üzere gelirler. Demek ki vaktiyle Çal ilçe merkezinde memurların böyle bir geleneği yok idi. Sonunda, 1922 Eylülünde Yunanlıların bütün bu sahalardan çekildikten sonra da, Kayı Pazarı'nın eski yerindeki pazar sönüp gitmiştir. Bu pazarı canlı tutacak, yakınlarında bir büyük yerleşim yeri, köy veya kasaba da yoktur. En yakınlarındaki köyler Hançalar ve Demirci-köy'dür. Buraları da Pazarın Çal kazası merkezi olan Demirci-köydeki yeni yerinden memnundurlar. Dolayısıyla 1923 sonrasında Kayı Pazarı'ndaki eski tesisler ve yapılar birer-ikişer harabe olup gitmiştir. Bununla ilgili olarak yöre insanları pek çok rivayet nakletmektedirler. Mesela pazar yeri sahasında bulunan Camiin asıl binası zamanın tahribatına dayanamamış, ancak daha sağlam yapılı olan minaresi ayakta kalmıştır. 2006 yılında yöreye tekrar gittiğimizde, minare sahasının hemen yol aşırısındaki tarla sahibi, tarlalarının bulunduğu yerde vaktiyle bir hanın var olduğu rivayetini nakletmiş idi. Kendisi bu hanı görmemiş, ama dedesinden duymuş imiş. Sonuç Kayı-Pazarı, taşradaki hafta pazarlarının Selçuklular devrine kadar inen, Osmanlılar döneminde etkili bir şekilde yaşayan, fakat XX. yüzyıl başlarında kaybolan bir örneğidir. Adı da bir süre daha Kayı- pazarı olarak yaşamışsa da 1940’lardan itibaren kaybolmuştur.
 DENİZLİ KALESİ VE KALE İÇİ
 Kaleiçi adı verilen bir iç kale olan alışveriş yeri; Denizli’nin ilk kurulduğu yer olarak tarih sahnesinde karşımıza çıkmaktadır. Yazları sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminden karasal iklime geçiş iklim kuşağında yer almaktadır. Kale içinde ilk kalıntıları şimdiki Bayramyeri girişinin 15 güneyinde ortaya çıkan, Roma Döneminden kalma düz blok taşlarla yapılmış kemer yapısıdır. Bu kemer yapısı, Romalıların kalıcı bir yerleşimine mi ait yoksa su kemeri ya da su deposu gibi sadece tamir ve bakım için ziyaret edilen bir yapımıdır bilemiyoruz. Her nasılsa insanlar tarafından seçilmiş bir yer olduğu şüphesizdir. Bölgeye atanan Karasungur Bin Abdullah isimli Selçuklu Valisi ‘’burada ahalinin toplanıp korunması için Denizli Kalesi’nin muhtemelen kurucusudur. Bu kale, şimdide Kaleiçi tabir edilen yeri iç kale kabul edip bu yüksekliğin eteklerini kaplıyor, şimdiki bilgilerimize göre İzmir Asfaltı yakınlarına kadar uzanıyordu. Keza şehrin doğu surlarının yıkılan Ulu cami yakınlarında olduğu da görülüyor.’’(2-Baykara, Tuncer, Denizli Tarihi sa:46) M.S.1291 yılında İlhanlı egemenliğine Denizli Türkmenlerinin önderlik ettiği Karaman Eşref ve Menteşe Türkmenlerinin katıldığı bir ayaklanma İlhanlı Hükümdarı Keyhatu tarafından şiddetle bastırılmıştır. ‘’Bu sırada Denizli’nin ilk inşasındaki dış kale, muhtemelen 1291 savaşında tahrip edilmişti. Bu sebeple olsa gerek Subh ül- U’şa’ya göre Denizli’nin etrafında sur bulunmamaktadır.’’(3-Baykara Tuncer Denizli tarihi sa:48) Dış kalesi yıkılmış olan Kale içi’’yaklaşık 280 m. Uzunluğunda 160 m. Genişliğinde bir alanı kaplamaktadır. Dolayısıyla dikdörtgen planlıdır. ‘’Denizli Kalesi’nin yapım tarihi olarak 1243–1250 yılları arasındaki zaman verilebilir.’’(Ataman, Hüsamettin Tarih Süzgecinde 880 yıl, sa 250) Denizli Kaleiçi Kalesi – Çarşısı Elimizde en eski belge olarak bulunan ve 1926-30’lu yıllarda bir Fransız topograf tarafından 1/200 ölçeğinde çizilen kale, yaklaşık 280m uzunluğunda ve 160m genişliğindeki bir alanı kaplamaktadır. Bu plana göre; Kaleiçi Kalesi’nde güney kısım hariç, dükkânların kale duvarına bitişik tek sıra halinde yapıldığı görülür. Güney tarafta; Bayramyeri Kapısı ve buna bağlı olarak yapılan en yoğun alışveriş alanının bulunduğu Tuhafiyeciler Caddesi, Başbanbaşı Sokak, Hasırcılar Sokağı ve Yemişçiler Sokağı yer alır. Sur dışında Merkez Efendi Sokağı ve Sarayköy Caddesi takip edildiğinde, Dörtçeşme Kapısı ve buna bağlı olarak solda Kadın Pazarı, karşısında Keten Pazarı ve Bostanpazar Sokağı bulunur. Dörtçeşme Cami geçilince batı tarafta tek sıra dükkânların yer aldığı Başbanbaşı Sokağı’nın devamı yer alır. Kuzey tarafta Hal Kapısı ve bu kapıdan girildiğinde kuzeydoğu yöne ilerlenirse Çilingirciler Sokağı’nın yer aldığı dükkân sıraları bulunur. Doğu tarafta Demirciler Kapısı ve buna bağlı Zahire Pazarı Sokağı, güney tarafta ise Çilingirciler Sokağı’nın devamı yer alır. Sur dışından Belediye Caddesi güneye doğru takip edildiğinde Küçük Kapı ve Çuhacılar Meydanı’na ulaşılır. Bu planda kalenin iç kısımlarında herhangi bir yapı çizilmemiştir. Günümüzde Dört Çeşme tarafında, Eski Marangoz atölyelerinin bulunduğu kısımdan katlı hal-pazar binasına kadar olan 50m’lik bir alanın önü açılmış ve buradaki sur duvarları açığa çıkarılmıştır . Buradaki sur duvarları yer yer 3-4m ayaktadır. Duvarlar traverten taşlardan kireç harçlı örülmüş her iri taş sırasının aralarına daha küçük taşlar ve tuğla parçaları yerleştirilmiştir. Taş sıralarının yüksekliği 25-30cm arasında değişmektedir. Bu duvarlarda yer yer mermer mimari bloklar ve lahit kapağı parçası gibi devşirme malzemeler kullanılmıştır. Özellikle buradaki surlarda iri traverten blokların kırılarak daha küçük parçalara ayrılıp ikinci kez kullanıldığı görülmektedir. Sur duvarlarında kullanılan travertenlerin tipi ve gözenekleri tamamen Laodikeia’daki mimari yapılarda kullanılanlara benzemektedir. Sur duvarları yer yer planda da görüldüğü gibi üçgen çıkıntılı istinat ayaklarla sağlamlaştırılmıştır. Burada zaman zaman yapılan çalışmalarda Bizans Dönemi sırlı seramik parçaları da çıkmaktadır. Diğer taraftan Saraylar Mahallesi’nde Selçuklu sikkelerinin çıktığı parselde yapılan hafriyat çalışmalarında Kaleiçi’ne, Başpınar’dan su sağlayan pişmiş toprak künkler ile Bizans pithos ve seramik parçaları da ele geçmiştir. Yine Kaleiçi’nde bulunan ve olasılıkla pencere lentosu olabilecek kabartmalı mermer parça, buradaki Bizans yerleşimlerinin diğer mimari kalıntısıdır. Bu mermer pencere lentosunun ön yüzünde yer alan bitkisel bezemelerin yaprak uçlarının kıvrımlı volüt şeklinde döndürülerek verilmesi, üç basamaklı kaide üzerinde yer alan ve uçları ikişerli yuvarlak gözlü sona eren görünüm M.S.10. ve 11 y.y.larda çok kullanılan bir süsleme biçimidir.(Prof.Dr.Celal Şimşek) 
 HOMA PAZARI 
Bugün adı Gümüşsu Kasabası olan Homa çok eski bir yerleşim yeridir. Yakınlarında bulunan yüksek dağların üzerinde Düzbel Kalesi bulunmaktadır. Gümüşsü Kasbasınd yıkıntı halde bir hamam kalıntısı bulunmaktadır. Yakının da olan Dinar(Apemea)’a Pazar özelliğini Dinar a kaptırdığın çeşitli kaynaklarda belirtilmiş ise de Apamea’nın konum olarak daha önemli biri coğrafik ortamda bulunması ve kuzeyde bulunan Şeyhlü(Işıklı) Pazarının baskısı bu pazarın daha az tanınan bir pazar olmasını sağlamıştır.
 HONAZ PAZARI 
 Kaynaklarda Honaz pazarı ile ilgili pek bir bilgi yoktur. Friglerin batıda son büyük antik kenti olarak tarih sahnesine çıkan Kolassai Kenti MÖ.S. I. yüzyıla kadar önemli bir antik kent olsa da daha sonra Roma Döneminde küçülerek yıkıntı haline gelmiştir.M.S./.y.y.dan itibaren Khonai adıyla bir Bizans Şehri olarak daha kuzeyde Babadağ eteklerinde kurulan Kale çevresinde önemli bir yerleşim bulunmaktaydı. Bu bağlamda bu yerleşim yerinde eski geleneklerin devamı olarak bir Pazar olmaması düşünülemez Diğer yazarların da belirttiği gibi üretilen ürünlerin pazarlandığı bir Pazar olabileceği belirtilmektedir.
 KAVAK PAZARI 
 Eski Kaynaklar Kavak Pazarının 400 akçelik ihtisabı olduğunu belirtmektedir. Bugün Çıtak Kasabası yakınlarında Denizli Çivril Karayolunun Menderes geçtiği köprü yakınlarında bulunan eski köprü çevresinde olduğu tahmin edilen Pazar yeri ile ilgili günümüzde ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır. Menderes Nehri Kenarında kurulan Selçuklu Bizans arası sınır bölgesi pazarlarında birisi olması kuvvetle muhtemeledir. Bölgenin tamamen Türklerin eline geçmesi Pazar yerinin ortadan kaldırmamış Osmanlı Döneminde de kurulan bir Pazar olmuştur. Pazar yerinde herhangi bir kalıntı yoktur. Önceden kuzeyde kurulan Pazar daha sonra nehrin güneyinde kurulmuş ancak en son ne zaman kurulduğu konusunda bir bilgi yoktur. Günümüzde Çıtak Kasabasında kurulan pazarı Kavak pazarının devamı olarak görebiliriz. 
 SOĞULMAZ PAZARI 
 Tavas Ovası geniş bir alanı kaplamakta kışın genellikle çamurluk olan ova yazın verimli topraklara dönüşmektedir. Günümüzde su olmayan alanlarda tütün dikilmekte sulak alanlar meyvelik alanlar olarak dikkatimizi çekmektedir. Eski adı Soğulmaz olan yeni adı Solmaz Osmanlı Döneminde 15-17 y.y.larda canlı olarak kurulan pazar yakın yıllara kadar Pazartesi günü kurulmaktaydı. Ancak günümüzde önemini yitirmiş, Tava İlçe Pazarı Solmaz Pazarını yerini almıştır. 
 İŞKAN PAZARI (İŞKIYAN-İŞKOYAN) 
 Selçuklularla Bizanslar arasında sınır bölgesinde kurulan ve köprü başında kurulan Pazar örneklerinden birisidir. Bugün Acıpayam İlçesinin Bostan Köyü yakınlarında Bostan Köyü ile Bedirbeğ Köyü arasındaki düzlük arazide kurulmuştu. Günümüzde döşeme tuğlası kırıklarına rastlanılan bu alanda muhtemelen satış dükkânları bulunmaktaydı. Günümüzde ise bu yapılardan hiçbir iz kalmamıştuır. Dalaman Çayı kenarında bulunan bu Pazar yeri yakınında nehir üzerinde Roma Köprüsünün kalıntıları bulunmaktadır. Pazar çayın doğu yamaçlarında kurulmaktaydı. Perşembe günleri kurulan bu pazar Karahöyük pazarı ile uyumlu bir pazardır. Karahöyük pazarı hayvan pazarı olarak ün kazanmasına karşılık İşkan Pazarı bir zahire(hububat) pazarıydı. Bostan Köyünde var olduğu belirtilen kervansaray ile hamam kalıntısından günümüzde hiçbir iz yoktur. Muhtemelen 12. ve 13. yüzyılda ticaret pazarı olan bu Pazar 1940 yıllarında ortadan kalkmıştır.
 IŞIKLI(ŞEYHLÜ PAZARI) 
 Çivril İlçesinin Işıklı Kasabasında bulunan bu Pazar muhtemelen Bizans Dönemlerinde çok önemli bir Pazar yeriydi. Çünkü antik kaynaklarda yörenin en önemli antik kentlerinden birisi olan Eumenia Kenti Kalıntıları bu kasaba içinde bulunmaktadır.Işıklı Pazarının ihtisabı 16.y.y. başlarında oldukça yüksek sayılabilecek 4000 akçe civarındadır. Yakın yıllara kadar hatta günümüzde de kurulan Ilıklı Pazarı önemini yitirerek Çivril pazarına yerini kaptırmıştır. 
EZİNE PAZARI(EYNE –KAZIKLI) PAZARI 
 Eyne Pazarı halk ağzıyla Eyne yada kazıklı Pazarı olarak anılmaktaydı. Eski kaynaklarda yeri Sarayköy İlçesi yakınlarında Acısu Köyü sınırları içinde kurulan yine muhtemelen Selçuklu ile Bizans arasında B. Menderesin güneyinde kurulan bir pazardır. Sarayköy Bölgesinin kısa zamanda Türklerin eline geçmesi ile birlikte zamanla sadece Müslümanların katıldığı ve Cuma günleri kurulan bir Pazar haline gelmiştir. 19.y.y.da İbsili denilen alanda kurulan Pazar daha sonnra Acısu yakılarında kurulmuştur..Kurtuluş Savaşı başlangıcında 1919 yılında Pazar yerine Yunanlıların uzaklardan top ateşine tutmasıyla birkaç kişi ölmüş Bu nedene Pazar savaş sonuna kadar Duacılı Köyüne kaldırılmıştır. Savaş sonrası tekrar Sarayköy’e nakledilen bu Pazarın günü ve yeri değişmiş Sarayköy içinde ve Cumartesi günü kurulmuştur.
 KARAHÖYÜK PAZARI
 Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Karahöyük Köyü’nde 1970 yılına kadar kurulan günümüzde artık var olmayan bir pazardır. Karahöyük Köyü höyük yerleşmesi ile Eski Tunç Çağından eskilere giden bir yerleşim yeridir. Roma Döneminde yerlkeşimin adı Themisenion olarak bilinmektedir. I.Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak korunmakta olan Karahöyük(Themisenion) kalıntılarını aynı adı taşıtan günümüzdeki köy içinde dağınık halde görülebilmektedir. Karahöyük Pazarı Osmanlı kayıtlarında 15.y.y.da var olduğu bilinmektedir. Denizli-Budur ve Denizli- Burdur - Gölhisar Antalya ve güneye giden Çameli- Fethiye yol kavşağında bulunan Karahöyük coğrafi olarak önemli bir merkezdir. Çevresinde bulunan Acıpayam Ovası ait şimdi ekili ve dikili alanlar bundan 50 yıl öncesinde hayvan yetiştiriciliğine uygun geniş otlak arazilerdi. Bu nedenle Karahöyük Pazarının hayvan pazarı olarak nam salması için ekolojik çevrenin rolü büyüktür. Karahöyük Köyünün güney doğusunda bulunan eski Karahöyük Pazarında birisi 180, diğeri 125 m uzunluğunda 30 m. genişliğinde satış loncaları vardı. Karahöyük Pazarı çevrede en büyük hayvan pazarı olarak bilinse de diğer tüm Pazar mallarının alım ve satım işleri gerçekleştirilmekteydi. Her hafta Çarşamba günleri kurulan Karahöyük Pazarı; Denizli, Tavas, Gölhisar, Satırlar ve Kızılhisar Pazarları ile uyumluydu. Örneğin Salı günü Gölhisarda kurulan Pazar esnafı mallarını toplayarak Karahöyüğe gelir akşamı yine satılmayan mallarını toplayarak diğer pazara götürmekteydi. Zamanla göçerlerin hayvanlarının piyasaya sürüldüğü hem etlik hem de kullanım amaçlı hayvanların satıldığı yörenin en büyük hayvan pazarı haline geldi ve bu adla anılır oldu. Çevreden edinilen bilgilerde Karahöyük Köyü Muhtarlığı tarafından hem yüksek hem de zoraki pazaryeri işgaliye parasının alınması, belki de ulaşımın ve iletişimin hızla arttığı bir zamanda ömrünü tamamlayarak yerini Acıpayam İlçe pazarına bırakmıştır. Günümüzde hala küçük satış loncaları, Bazar Han olarak bilinen Pazar esnafının ikametini sağlayan han yıkıntılarını görmek mümkündür.Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 1

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 23

 Ahi Sinan Türbesi : Denizlide Ahinin kurucusu Ahi Sinan'a aittir. Türbe, Yeni Sanayi Sitesinin Dere Tekke tarafına giden yol üzerindedir. İl de Dedebağı kasabasının kurucusu Ahi Sinan'dır. lrlıganlı Şaban Dede Türbesi: Denizli Merkez lrlıganlı Kasabası’nda mezarlık üzerinde Tekke Mevkisinde yüksek bir yerdedir. Yapının herhangi bir kitabesi bulunmamaktadır. Ancak yapının yanına dikilen levhada buranın M.1097 yılında ölen Şaban Dede'ye ait olduğu belirtilmektedir. Şaban Dede Türbesi, türbeleri konu edinen yayımlarda mimari olarak ele alınmamıştır.Kuzeyde ve ona güneyden bitişik iki yapıdan meydana gelir. Kuzeydeki yapı, kare planlı, prizma gövdeli üzeri kubbelidir. Kapı iç kısmı ile pencerede ahşap atkılar dikkati çeker. Üst örtüsü sonradan çimento harcı ile sıvanmış ve yeşile boyanmıştır. Kare planlı olan esas türbenin gövdesi üstte sekizgene dönüştürülmüş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kuzey cephede kesme taşlardan yapılmış yuvarlak kemerli süslemesiz kapı açıklığı bulunmaktadır. Kapının iki yanına devşirme malzemeden, üzerleri oyulmuş birer sadaka taşı konulmuştur. Batı duvarının ortasında ise basit bir pencere yerleştirilmiş ve diğer duvarları sağır yapılmıştır.
 Türbenin içi kare planlı, pandantiflerle geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Pandantiflerin içine boşaltma çömlekleri yerleştirildiği görülmektedir. Duvar yüzeyleri hafif içe çekilerek kubbe eteğine kadar yükselen yuvarlak kemerler şeklinde yapılmıştır. Güney duvarına yuvarlak kemerli iki basit dolap nişi, doğu duvarına ise bir dolap nişi yerleştirilmiştir. Kapı yakınında iki basit sanduka bulunmaktadır. Duvarlar beyaz badana ve yeşil boya ile boyanmıştır. Yapıda süsleme bulunmamaktadır ve basit görünümdedir. Kare planlı, kubbeli mekanın iç cephe ve geçiş elemanları Çal Mahmutgazi Türbesi ile benzer özellikler taşımakta, ancak kubbede yüksek bir kasnağı bulunmasından daha geç bir döneme 18.yy'a tarihlenebilir. lrlıganlı Anonim Türbe: Denizli Merkez Irlıganlı kasabasında mezarlık üzerinde Tekke Mevkisinde yüksek bir yerde, Şaban Dede Türbesi'nin güneyine bitişik yapılmıştır. Kitabesi bulunmayan, ancak Şaban Dede Türbesi ile birlikte bu türbe de, türbeleri konu edinen yayımlarda mimari olarak ele alınmamıştır. Şaban Dede Türbesine bitişik ve daha küçük yapılmış olan bu ikinci türbe ise dikdörtgen planlı ve üzeri tonoz örtülüdür. Türbe, moloz taş malzeme ile inşa edilmiştir ve kapı iç kısmında ahşap atkı dikkati çekmektedir. Şaban Dede Türbesi'ne sonradan bitiştirildiği dilatasyon izlerinden anlaşılmaktadır. Üst örtü sonradan çimento harcı ile sıvanmış ve yeşile boyanmıştır. Türbe doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Bu yapının giriş cephesi Şaban Dede Türbesi'nden 1.20 m. içeri çekilerek yapılmıştır. Güney cephesinin ortasına ise basit, küçük kare bir pencere açıklığı konulmuştur. Düz lentolu giriş kapısından geçilen türbenin içi, 2.08x3.60 m. ölçülerindedir. Bu dikdörtgen mekan çapraz tonozla örtülüdür. Kuzey duvarının batı ucuna bir dolap nişi açılmıştır. Mekanda basit bir sanduka bulunmaktadır. Basit sade görünümlü türbede herhangi bir süslemeye rastlanmaz. Yapı, Şaban Dede Türbesi 'nden daha sonraki bir döneme, 19.yy sonlarına tarihlenebilir. Hüseyin Hulusi Efendi (Üzüm Dedesi) Türbesi : Denizli merkez, Akkonak Mahallesi'nde etrafı evlerle çevrili bir bahçe içerisinde bulunmaktadır.Türbe, kare planlı, kübik gövdeli, üzeri kubbe ile örtülüdür. Duvarlarda moloz taş, kapı ve pencerelerde ise kesme taş malzeme kullanılmıştır. Sekizgen yüksek bir kasnakla geçilen kubbenin üzeri çimento harcı ile sıvanmıştır. Kuzeyinde giriş kapısı, diğer üç yönünde ise birer büyük penceresi vardır. Kuzey cephesinin ortasında, hafif dışa taşırılmış, yüksek ve yuvarlak kemerli bit kapı yer alır. Kapının yuvarlak kemer yayının üzerinde sekiz yapraklı bir çiçek motifi bulunmaktadır. Kapının sövelerine metalden ikişer baklava dilimi aplike edilmiştir. Kapı kanatları dövme demirden yapılmıştır. Er Dinlendi Türbesi : Çal ilçesi, Mahmut Gazi Köyünün batısında dağın eteğinde hemen köyün bitimindedir. Bu mezarın bölgenin fethi sırasında şehit düşen bir Selçuklu askerinin mezarı olma ihtimali yüksektir. Köylüler ise bunun başka taraftan gelerek burada vefat eden bir ere ait olduğu, o nedenle de Er dinlendi denildiğini söylemektedirler. Ancak belirttiğim gibi fetihler sırasında bu yerde savaşlar olmuş burada şehit düşen birine ait olma ihtimali daha yüksektir. Mezarın üzerinde ahşap bir türbe vardır, bakımsızlıktan yıkılma tehlikesi vardır. Ahmet Dede Türbesi : Çal ilçesinin, Akkent kasabasında kare bir yapı üzerinde büyük bir kubbeye sahiptir. Anlatılanlara göre Ahmet Dede’nin vefatında naaşı paylaşılamamış ve bunun üzerine 3 tane tabut hazırlanmıştır. Tabutun biri Akkent’e getirilerek buraya defnedilmiştir. Adak, yağmur duası, kısmet açma, rüya ve niyaz amaçlarıyla birçok ziyaretçisi vardır. lşıklı Aşağı Cami Türbesi: Çivril İlçesi, lşıklı Kasabası Aşağı Mahalle'de Aşağı Camii avlusundadır. Türbe, caminin son cemaat mahalli kuzeydoğu köşesindeki girişinin doğu kenarına inşa edilmiştir. Türbe ve cami sonradan birleştirilmiştir. ışıklı ve Gümüşsu eserlerini inceleyen bir yüksek lisans çalışmasında etraflıca incelenmiştir.Türbe, doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı inşa edilmiş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Yapının kuzey ve doğu duvarı moloz taş aralarında tuğla parçaları ile, batı duvarı ise kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Kubbenin üzeri çimento harcı ile sıvanmıştır. Saçaklarda yer yer devşirme İslamı mezar taşları kullanılmıştır. Kuzey cephesinin ortasına bir kapı, doğu ve batı yönlere birer pencere yerleştirilmiştir. Güney cephe ise büyük bir kemer açıklığı şeklindedir. Beden duvarlarından taşmayan giriş kapısı, mermer malzeme ile inşa edilmiştir. Yuvarlak kemer taşları mavi beyaz iki renk mermer taşlarının almaşık dizilmesi ile örülmüştür. Kemer üzerine konulan mermer kitabe levhası yazısız bırakılmıştır. Doğu duvarındaki pencere sivri kemerli küçük bir açıklık şeklinde, batı duvarındaki ise sağır teğet kemerli büyük bir pencere şeklindedir. Türbenin içinde günümüzde sonradan düzenlenmiş sandukasız, baş ve ayak şahideli altı mezar bulunmaktadır. İç mekan, doğu ve batı duvarların üzerine atılan iki sıra mukarnas diliminden oluşan iki sıra silme ile kareye dönüştürülmektedir. Yapı, silmeler üstündeki tromplarla geçilen bir kubbe ile örtülmüştür. Yapının duvarları, geçiş elemanları ve kubbe içi çimento harcı ile sıvanmış, üzeri yeşil ve pembe renk ile boyanmıştır. Türbenin ve yanındaki caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Türbe içinde bulunan şahidelerden en eski tarihli olanı 1251/1835 tarihini taşımaktadır. Bir çok kez elden geçirilen türbenin 19.yy ilk yarısında inşa edildiğini söylenebilir. Dedeköy Cami Türbesi : Çivril ilçesi, Emirhisar yolu üzerinde, cami ile hamamın bulunduğu bir külliye içinde bulunmaktadır. Germiyanlı eserlerini inceleyen bir doktora çalışmasında etraflıca araştırılmıştır. Son zamanlarda etrafındaki yapılarla birlikte restorasyon geçirmiştir. Türbe, kare planlı, kübik gövdeli, üzeri kubbe ile örtülüdür. Kesme taş, yer yer tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Taşların bazıları devşirmedir. Kubbe geçişleri ve kubbe tuğladandır. Doğusunda giriş kapısı, kuzey ve batısında birer penceresi vardır. Güney duvarı sağırdır. Kare planlı türbenin giriş kapısı, cepheden taşıntı yapmayan basit bir açıklık şeklindedir. Kapı üzeri sivri sağır kemerlidir. Kuzeydeki pencere daha geniş, batıdaki ise şevli mazgal penceredir. Kübik gövdeden sekizgen bir kasnakla kubbeye geçilir. Kubbenin üzeri alaturka kiremit kaplıdır. Kare planlı türbenin içinde kime ait olduğu bilinmeyen dört adet mezar yeralmaktadır. Türk üçgenleri ile geçilen türbe içinde herhangi bir süsleme bulunmamaktadır. Geçiş öğeleri deforme olmuştur. Duvarları çimento harcı ile sıvalıdır. Kitabesi bulunmayan türbeyi, yanındaki caminin özelliklerinden hareketle 14-15 .yy'a tarihlendirebiliriz. Habip-Acem Türbesi : Çivril İlçesi mezarlığında ve bir höyük üzerindedir. Onikigen planlı, prizmal gövdeli ve onikigen prizmal külahlıdır.Devşirme ve kesme taş malzeme ile inşa edilen türbenin duvarları çimento ile derzlenmiş, külahı ise daha önce çimento harcı ile sıvalı iken bugün çinko ile kaplanmıştır. Güney kenarının ortasına açılmış bir kapısı ile güneybatı kenarlarından birine açılan küçük bir pencere bulunmaktadır. kenarına kamalama yerleştirilen iki devşirme Bizans yas sı payesi türbenin önünde bir sundurmanın varlığını göstermektedir. Türbenin bütün duvar ve kubbesi çimento harcı ile sıvanmış ve yeşil renge boyanmıştır. Zeminde süslemesiz basit bir sanduka bulunmaktadır. İlimizde Bulunan Diğer Türbeler

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 22

 İnanç Bey ve ailesine ait olmalıdır. Bunun dışında çarşı kalesinin batısında; kale ile mezarlık arasında Ahi Sinan Tekkesi’nin bulunduğu, Ahi Sinan’a ait bir kabrin yer aldığı kaynaklarda geçmektedir. Ancak İnanç Bey ve ailesine ait henüz İlbadi mezarlığında mezar taşları bulunmamıştır. Türbe içinde de yazılı mezar taşlarının olmayışı Osmanlı döneminde tekke ve zaviyelerde tahribat yapıldığını akla getirmektedir. Acıpayam Yatağan Baba Tekkesinde de Teke Müsellimi tarafından 19.yy başlarında tahribat yapıldığı konusunda kaynaklarda bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Denizli çevresindeki mimari değeri olan bütün türbeler incelendiğinde; yapı üzerinde bir kitabe, içinde de yazılı bir mezar taşı bulunamamıştır. Bunlarda Osmanlı’nın son döneminde yapılan tahribatları doğrulamaktadır. Bu sebeple türbelerin kime ait olduğu halk ananelerinde yaşatılıyorsa, bilinmesi mümkün olmaktadır. Bunun dışında Denizli tarihte büyük depremlere sahne olduğundan Vakıflar Hamamından başka bir yapı günümüze gelememiştir. Yediler türbesinde bulunan mezarlar Denizli merkezinde İlbadi mezarlığının en üst noktasında yer alması ve halk arasında sürekli olarak ilgi gösterilen saygı duyulan türbe olmasından dolayı Denizli beylerine ait olmalıdır. İbni Battuda Denizli’ye geldiğinde
 İlbadi mezarlığı yanındaki Namazgahta İnanç beyin (Sultan) eşiğinde bayram namazı kılınarak bayramlaşma töreni yapıldığı ve burada hayır yemekleri verildiği bilinmektedir. bu nedenle bu türbenin İnançoğulları Beyliğine ait olduğu düşünülmektedir. Beycesultan Türbesi : Çivril ilçe merkezine 6 km. uzaklıkta, ilçenin güneybatısında Melhuş ve Kocayaka köyleri arasında, yüksekliği 20 m. olan höyük üzerindedir. Türbe binası tamamen Selçuklu mimarisi tarzında, oldukça bakımsız, harap olmak üzeredir. Sekizgen bir plan üzerine yapılmış, doğu yönünde yüksek olmayan bir kapısı, güney yönünde bir adet penceresi vardır. Türbe kesme taş, devşirme mermer, ve aralarında tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Üst örtüyü oluşturan kubbe tuğladandır. Yapının kuzey kenarında küçük bir mazgal pencere açıklığı vardır. Türbenin girişi kuzeybatı kenarındadır. Devşirme malzemeden yapılmış giriş kapısı dışa taşıntı yapmaz, yuvarlak kemerli ve sadedir. Yapı içte sekizgen planlı ve kubbeye geçişleri düz atkı şeklindedir. Keme taştan yapılmış sanduka doğu kenarına bitişik yapılmış ve üzeri çimento harcı ile sıvanmıştır. Sandukadaki şahideler devşirme malzemedendir. Türbede herhangi bir süsleme yoktur. Kitabesi bulunmayan yapının üst örtüsünün aslında konik ve pramidal bir külahla örtülü olması gerekir. Yapı stil özellikleri ile 14.yy Germiyanlı özellikleri göstermektedir.
 Buldan Yenicekent Büyük Tekke Türbesi : Buldan İlçesi Yenicekent Belediyesi bahçesindedir. Türbe, sekizgen planlı ve sekizgen prizmal gövdeli, üzeri kubbe örtülüdür. Yapıda kesme taş ve devşirme malzeme kullanılmıştır. Sekizgen gövde üstte geniş profilli bir saçakla ve üzerinde sekizgen yüksek bir kasnakla yükseltilmiş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kubbe üzeri çimento harcı ile sonradan sıvanmıştır. Türbenin girişi kuzeydendir. Kapı duvar yüzeyinden içeri çökertilerek yapılmış ve süs1emesizdir. Giriş kapısı yekpare mermer söveli ve yuvarlak kemerlidir. Sekizgen planlı olan türbenin içinde sonradan yapılmış büyük bir sanduka bulunmaktadır. Duvar yüzeylerinin her birine tuğladan birer teğet kemer örülerek iç mekan hareketlendirilmiştir. Sonradan çamurla sıvanmış ve üzeri beyaz badanalanmıştır. Üst örtü içte tuğladan örülmüş kubbe ile kapatılmıştır. Yapıda kapı dışında hiç pencere yoktur. Süsleme olmayan yapının düz ahşap kanatları üzerinde madeni süsleme aplikleri görülür. Abdi Bey Sultan Türbesi:Serinhisar İlçesi Yatağan kasabasında bir Selçuklu prensinin türbesidir. Merkez ilçe Başkarcı-Tekkeköy yakınlarındaki türbelerin ise kime ait olduğu bilinmemektedir. Merkez Çukurköy’ü ile Karataş arasındaki türbenin “Bektaşi Dergâhı” olduğu bilinmektedir. Üçler Türbesi: İl Merkezinde Leylekler Kavağı diye anılan semttedir. Türbenin İnanç oğullarının ileri gelenlerine ait olduğu bilinir. Tamamen harap haldedir.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 21

Denizlinin fethi sırasında şehit olan Selçuklu Uç Beyi Mehmet Gaziye ait olan bu türbe, büyük mezarlıktadır. Fatma Hanım (Yıldız) Türbesi Haçlı seferlerinden 3. Haçlı seferleri sırasında 1189–1192 yıllarında Denizli ve çevresini Haçlılardan koruyan Yıldız Bey’in kızı Fatma Hanım’a aittir. Haçlılar, Efes yolu ile Menderes kıyılarına gelmiş, Sarayköy Buharkent’ten Menderes’i geçmişlerdir. Fatma Hanım, halkın önderi olmuş ve Menderes kıyısına pusu kurarak Haçlıları perişan etmişlerdir. Fatma Hanım Denizli’yi boşalttırmış, yiyecek ve içecek maddelerini kesmiş, bu nedenle Denizli halkı dağlara çekilmiştir. Denizli’ye geçebilenler şehri insansız, yiyecek ve içeceksiz bulunca güçlükle Denizli’den kaçmışlar ve Türk kuvvetlerince yok edilmişlerdir. Fatma Yıldız Hanım Türbesi Denizli merkez İlbadı Mezarlığında 2. Sanayi tarafından giriş kapısı karşısındadır. Türbe mermer işlemelerden yapılmıştır. Normal bir kabir şeklindedir, türbe binası yoktur. Mahmut Gazi Türbesi: Çal ilçesi Mahmut Gazi Köyündedir. Bizans ordularıyla yapılan savaşta şehit
 olan Mahmut Gaziye aittir. Yatağan Baba Türbesi : Serinhisar ilçesinin Yatağan kasabası’nın güneyinde mezarlığın içinde küçük bir tepenin güneydoğusuna bitişik olarak yapılmıştır. Mezarlığın ana giriş kapısının tam karşısına düşmektedir. Türbe, namaz kılınan mescit kısmı ile sandukaların yer aldığı mekanlardan oluşmaktadır. Muhtemelen 14.yy. yapısıdır. Yatağan Baba adlı kumandanın mezarı bu türbededir. Yapı, son dönemlerde gerçekleştirilen onarımlar sonucu asli özelliklerini kaybederek tamamen yenilenmiştir. Onarım sonucu duvarlar harç ile sıvandıktan sonra plastik boya ile boyanmıştır. Aynı onarımla konik kulah kısmı tamamen yenilenmiş ve çinko levhalarla kapatılmıştır. Türbe dıştan dışa 10.70x6.90 m.lik ölçüleriyle dikdörtgen bir forma sahiptir. Yapı malzemesi olarak tamamen taş malzeme kullanılmıştır. Türbenin dış duvarları 0.90 m genişliğinde inşa edilmiştir. Mescidin güney duvarının doğu köşesine yerleştirilen kapı sayesinde sandukaların olduğu türbe kısmına geçilmektedir. Mescid kısmı iki basamaklı merdivenle türbeye bağlanmaktadır. Türbe en son 2005 yılında tamirat geçirmiştir. Türbenin dışı beton harcıyla sıvanmıştır. Bugün birçok tamirata ve değişikliğe rağmen Türbe eski yapı tarzını korumaktadır. Hüsamettin Bey
Türbesi: Baklan ilçesinin Tekke Mahallesinde bulunan türbe, Selçuklu mimarı tarzında mermer kaplamalı, duvarları kesme taştan yapılmıştır. Kubbeli üzeri kemerli, 4 pencereli sanat değeri yüksek bir türbedir. İçinde 4 adet mezar vardır. Bu mezarların birinin Hüsamettin Beye, birinin Hüsamettin Beyin eşine, diğer iki mezarında akrabalarına ait olduğu sanılmaktadır. Mermer giriş kapısının üzerinde bir kitabe bulunmaktadır. Ayrıca kapı pervazlarının üzerinde de Arapça, Farsça ve Osmanlıca karışık yazılar bulunmaktadır. Bu yazıların tercümesi tam olarak yapılmamıştır. Yediler İlbadı Türbesi : İlbadi mezarlığı Denizli’nin en eski mezarlığı olup Selçuklular zamanından (13.yy) günümüze kadar kullanılmıştır. Bundan dolayı “Yediler Türbesi” eski yıllara İlbadi mezarlığının içinde veya bitişiğinde olmalıdır. Ancak sonradan derinleştirilerek açılan bugünkü yol mezarlıkla türbeyi birbirinden ayırmıştır. Bunun dışında eski yıllarda İlbadi mezarlığında bulunan M.1334 tarihli Şücaeddin İnanç Bey İbni Ali Bey adına yazılı zaviyeye ait kitabenin bulunması, bu kitabenin türbenin yanında olan bir zaviyeye ait olduğunu akla getirmektedir. Bundan dolayı bu türbedeki mezarlar

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 20

duvarlar içten ve dıştan sıvanmıştır. Minare kaidesinde kesme taş, gövdede ise tuğla kullanıldığı gözlemlenmektedir. Harim ve son cemaat yeri örtü sistemlerinde ise ahşap malzeme karşımıza çıkmaktadır. Medreseler :İlin kültür hayatını etkileyen medreselerden, günümüze intikal eden kalmamıştır. Ancak il merkezi Pelitlibağ mahallesindeki, Musa Efendi ve Hadimi Ahmet Efendi Medreseleri ile Musa Mahallesindeki Şirvanlı Şeyh Medresesi, en çok sözü edilenler arasındadır. Halen Acıpayam-Yatağan Kasabasında eski bir medrese kalıntısı ayakta durmaktadır. Kale Tabea Yalnız Minare : Baklan Tekke Camii: Denizli Ulu Camii: Denizli Delikçınar Yeni Cami: Denizli Fatih Camisi : Kayalık Camii: Eumania Tek Minare:
 DENİZLİ İLİ TÜRBELERİ
 Türbeler kişiler için yaptırılmış anıtsal mezarlardır. Anadolu’da Selçuklu’dan itibaren 20.yy başlarına kadar yapıla gelmiş ve kümbet, türbe gibi isimlerle adlandırılmıştır. Anadolu türbeleri dönemlerine göre plan ve cephe özelliklerine göre farklılık gösteren yapılardır. Denizli türbeleri mimari özelliklerinden çok genellikle şehrin tarihi, turistik, kültürel konularına değinen devlet kurumlarının çıkardığı yayınlar ile halkın ziyaret yerlerini konu edinen folklorik çalışmalarda ele alınmaktadır. Servergazi Türbesi ( Yeşilköy ) : Merkez ilçeye bağlı Yeşilköy yakınındadır. Türbenin 1210 yılında Denizlinin fethi sırasında, Mehmet Gazi ile şehit olan Selçuklu komutanı Servergaziye ait olduğu bilinmektedir. Mehmet Gazi Türbesi (Büyük Mezarlık): 1210 yılında

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 19

 Bunların yanı sıra, yapıya ait olup olmadığını bilemediğimiz, ancak köylülerce son cemaat yerinde bulunduğu ifade edilen ve bugün yapının kuzey batısındaki dış avlu duvarına yerleştirilmiş olan üçüncü bir kitabe vardır. Harimin girişinin üstünde yer alan altı satırlık Osmanlıca kitabe boya ile yazılmıştır. Lütfi adlı bir kişi tarafından yazıldığı anlaşılan kitabede, yapının inşa tarihi ya da inşa ettiren kişi hakkında bilgi verilmemiştir. Ayrıca böyle özenle hazırlanmış mermer bir levha üzerindeki kitabenin boya ile yazılmış olması, bir inşa kitabesi olmadığı izlenimi uyandırmaktadır.Son cemaat girişindeki kitabe, yalnızca “sene 77” yazısının okunduğu bir tarih kitabesidir. Sadece son iki rakamının verilmiş olması, bu tarihin 1077, 1177 ya da 1277 yıllarından birisi olabileceğini düşündürmektedir. Şeklini ve girişi üzerindeki süslemeleri dikkate aldığımızda, bugünkü son cemaat yerinin inşası için 1077/1666–67 ya da 117/1763–64 tarihlere uygun görülmektedir. Bu nedenle söz konusu tarihin 1277/1860–61 olduğunu kabul etmek yerinde olacaktır. Köylülerce yapının son cemaat yerinde bulunduğu ifade edilen ve bu gün dış avlu duvarına yerleştirilmiş olan diğer kitabe, ait olduğu yapının türü ve yaptıranın adı geçmektedir.
1255/1839–40 tarihi, incelemiş olduğumuz cami için uygun bir tarihtir. Ancak, böyle bir kitabe için camide uygun bir yer bulunmamaktadır.Yapıdaki Barok karakterli süslemelerin benzerlerinin batı Anadolu’da XVIII. Yüzyıl ortalarından itibaren görülmesini ve bugünkü son cemaat yerinin 1860–61 tarihinde inşa edilmiş olmasını dikkate alarak, yapının XVIII. yy. ortalarından XIX. yy. ortalarına uzanan bir zaman diliminde inşa edildiğini kabul edebiliriz (Çakmak 1991). Hükümetönü Camii: Sarayköy İlçesi’nde bulunan cami, uzunlamasına dikdörtgen planlı bir harim, sundurma şeklinde ahşap tavanlı son cemaat yeri ve kuzeybatı köşede yer alan minareden meydana gelmiştir. Küçük bir avlu içinde yer alan caminin güney ve batı cepheleri sokağa, kuzey ve doğu cepheleri avluya açılmaktadır. Kuzey cephe ortasında yer alan dikdörtgen kapıdan harime girilmektedir. Kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı harim, içten düz ahşap tavan, dıştan kiremit kaplı kırma çatı ile örtülmüştür. Mekan; doğu, batı ve ve güney duvarlarda açılmış yuvarlak kemerli, dikdörtgen formlu dokuz pencere ile aydınlanmaktadır.
Güney duvarında, yarım daire kesitli, çeyrek küre kavsaralı mihrap nişi yer almaktadır. Mihrap, yanlardan akantus yapraklı sütuncelerle çevrelenmiş, üstte yarım daire tepelikle sonuçlanmıştır. Mihrap nişine, iki yana açılmış perde motifi, alınlık kısmına kartuş içinde Allah, tepelik kısmına ise 1323 H. Tarihi kalem işi olarak işlenmiştir. Güneybatı köşede ahşap minber yer almaktadır. Kuzeyde yer alan son cemaat yeri, onarımlar sırasında kısmen kapatılarak oda haline getirilmiştir. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Kuzeybatı köşede yer alan minare, kübik bir kaide ile başlamaktadır. Kaidenin doğu cephesinde minareye çıkış kapısı açılmış, üzerine beş satırlık inşa kitabesi yerleştirilmiştir. Metin kısmı net olarak okunamayan kitabenin sonunda 1234 H./ 1906 M. tarihi yer almaktadır. Minare silindirik gövdeli olup, pahlanarak genişleyen şerefe altı, demir parmaklıklı şerefe korkuluklarından sonra silindirik petek ve konik külah ile sonuçlanmaktadır. Yapıda malzeme olarak, beden duvarlarında moloz taş yığma tekniğinde kullanılmış,

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 18

 Alt sıra pencereleri düz atkı taşlı ve dikdörtgen şekillidir.Atkı taşlı ve söveleri devşirme mermerden yapılmıştır. Harimi örten kubbe sekizgen bir kasnağa sahiptir. Kasnağın her kenarının ortasında, sivri kemerle örtülü birer sağır pencere yer almaktadır. Harimin kuzeybatı köşesindeki minare, kare kesitli bir kürsü üzerinde yükselen silindirik bir gövdeden oluşmaktadır. Kürsü kısmının serbest iki köşesinde kesme taş, diğer kesimlerinde kaba yontu taş kullanılmıştır. Gövde ve yukarısı tamamen kesme taşla inşa edilmiştir. Arazideki meyil nedeniyle son cemaat yerine altı basamaklı bir merdivenle ulaşılmaktadır. Ahşaptan yapılmış açıklığın önünde dört ahşap destek üzerine oturan ahşap çatılı bir sundurma yer almaktadır. Giriş açıklığının üzeri yuvarlak kemerle örtülüdür. Doğu-batı yönünde uzanan iki sahın halinde düzenlenmiş olan son cemaat yeri, düz ahşap bir tavanla örtülüdür. Yakın bir tarihte yenilenmiş olan ahşap tavanı yirmi iki ahşap destek taşımaktadır. Kuzey cephesi simetrik bir düzene sahiptir.
 Ortadaki giriş açıklığının iki yanında birer dış mihrap ve birer pencere açıklığı yer alır. Dış mihraplar, mukarnaslı kavsara ile örtülü yarım daire kesitli birer nişten oluşmaktadır. Pencereler ise düz atkı taşlı ve dikdörtgen açıklıklar şeklindedir. Cephenin üst kesiminde, ilk inşaattaki son cemaat yerine ait oldukları anlaşılan dört konsol görülmektedir. Böylece ilk inşaattaki son cemaat yerinin üç birimden oluştuğu saptanabilmektedir. Ancak, örtü şeklini saptamaya yarayacak herhangi bir izi yoktur. Cephenin ortasında harime girişi sağlayan açıklık yer alır. Yuvarlak kemerli giriş açıklığı, karnı testere şeklinde düzenlenmiş üç dilimli kemer şeklinde bir çökertme içine alınmıştır. Giriş açıklığını örten yuvarlak kemerin üstünde, üç ayrı kartuş içine boya ile yazılmış altı satırlık bir kitabe görülmektedir. Arimin duvarları sıvalıdır. Pencere alınlıklarında ve kubbe göbeğinde yakın tarihlerde yapılmış alçı ve kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Harimin kuzeyinde kadınlar mahfili yer alır. Mahfil betonarme olarak yakın bir tarihte yenilenmiştir. Güney duvarının ortasında yer alan mihrap, mukarnaslı kavsara ile örtülü yarım daire kesitli bir niş şeklindedir.
 Kavsarayı örten yuvarlak kemerin içi istiridye kabuğu şeklinde yivlenmiştir. Kavsaranın üst kesiminde iki selvi ağacı arasına alınmış bir âlem’den oluşan basit bir süslemeye yer verilmiştir. Mihrap dirilnişi içbükey kavisli bir silme ile belirlenen dikdörtgen bir çerçeve içine alınmıştır. Mihrap kesme bir taşla inşa edilmiştir.Minber mermerden yapılmıştır ve sonradan yağlıboya ile boyanmıştır. Kare gövdeden kubbeye geçiş iri tromplarla sağlanmıştır. Tromplar istiridye kabuğu şeklinde yivlendirilmiştir. Son cemaat yeri alınlığı üzerinde ahşaptan oyulmuş barok karakterli bitkisel süslemeler yer almaktadır. Süslemelerin arasında dinsel içerikli yazılar da bulunmaktadır. Harimin girişinin sövelerinde, üç dilimli çökertme kemerinin yüzeyinde, sütun başlıklarında ve dikdörtgen pervazlar üzerinde barok karakterli çeşitli bitkisel süsleme örnekleri görülmektedir. Minber girişini örten yuvarlak kemerin köşelerinde, şerefe kısmının kemer köşelerinde ve şerefe altı kısmında iri birer gül bezek yer almaktadır. Yapıda biri harem girişinde, diğer son cemaat yeri girişinde olmak üzere iki kitabe bulunmaktadır.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 17

 Konik bir külahla örtülüdür. Sofular Köyü Camii:Tavas İlçesi, Sofular Köyü Camii tek mekanlı ahşap tavanlı bir yapıdır. Altı sütunla taşınan bir son cemaat yeri mevcuttur. Ahşap tavanda ortada aynalı ve iç içe geçme yıldız motifi oluşturulmuştur. Duvarlarda eski yazı rozetler, mihrapta ise perde motifi yer almaktadır. Malzeme olarak kerpiç ve taş örgü kullanılarak üzeri sıvanmıştır. Çarşı Camii:Tavas İlçesi, Orta Mahalle, Basmacılar Sokak’ta bulunan caminin güney ve batı cepheleri sokağa, doğu ve kuzey cepheleri avluya açılır. Kuzey cephe ortasındaki yarım daire kesitli muhrabiyenin iki yanında yer alan iki dikdörtgen kapıdan camiye girilir. Kareye yakın dikdörtgen planlı iç mekan, göbekli ahşap bir tavan ile örtülüdür. Cephelere iki sıra halinde açılan pencerelerden alt sıradakiler yuvarlak kemerli, üst sıradakiler dikdörtgen şekillidir. Kuzeyde sepet kulplu kemerlerle birbirine bağlanan dokuz ahşap sütunun taşıdığı kadınlar mahfili yer alır. Güney duvarı ortasında yer alan yarım daire nişli mihrabın tepeliğine bitkisel kabartma motifler işlenmiştir. Kuzeybatı köşede yer alan kare kaideli, silindirik gövdeli taş minarenin kapısı üzerinde 1277 H. (1860 M.) tarihli üç satırlık taş kitabe bulunur.
 Ovacık Köyü Çarşı Camii :Denizli İli, Tavas İlçesi, Ovacık Köyü’nde yer alan cami, dikdörtgen planlı, kırma çatılı olup, duvarları moloz taş çamur harcı ile örülmüş, üzeri çamur + saman karışımı harçla sıvanmıştır. Ahşap tavanı onarılarak yenilenmiştir. Kuzeyinde ahşap direklere oturan Bursa kemerlerle birbirine bağlı son cemaat yeri yer almaktadır. Yapıyı tüm cephelerde geniş bir ahşap saçak çevrelemektedir. Yapıdaki pencereler basit dikdörtgen açıklıklar şeklindedir. Ön cephenin solunda taş malzeme ile inşa edilmiş minare yer almaktadır. Horasanlı Köyü Camii: Denizli İli, Tavas İlçesi, Horasanlı Köyü, Köyiçi Mevkii’nde bulunan cami, kare planlı, düz ahşap tavanlı, dört yöne eğimli kırma çatıyla örtülü bir yapıdır. Güney duvarında yer alan mihrap basit olmasına karşın boyut ve görünüşü ile yöresel mimari özellikler taşımaktadır. Harimin altına yerleştirilen yola cepheli, yan yana sıralanan dükkanları, bu tip yöresel eserlerde nadir rastlanan bir mimari tasarım olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm doğramaları ahşap olan yapının son cemaat yeri oldukça sadedir ve sonradan ilave edilmiştir. Yapının minaresi çokgen kaideli, pabucu bilezikli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Nikfer Hasan Feyzi Efendi Camii:Kare planlı yapının, taşıyıcı unsurları ve saçakları kagir olarak inşa edilmiştir. Türbe ile camii aynı çatı altındadır. Dış cephelerdeki pencerelerin dış kenar süsleri cami ve türbenin iç kapıları ile son cemaat yerinde alt ve üst katta görülen kemerli geçişler orijinal yapıya ait kısımlardır. Şimdiki örtüsü semerdan şeklinde,
 Marsilya tipi kiremitle örtülüdür. Tavan düz ahşap olarak yapılmıştır. Cami bugünkü kitabesinden anlaşıldığına göre 1872 yılında inşa edilmiştir. Tüm taşıyıcı unsurları ile saçak kısımları kagir olarak yapıldığı sonradan sıva ile kaplandığı anlaşılmıştır. Kare planlı olan yapının bünyesi içinde cami ve türbe bulunmaktadır. Hırka Köyü Camii:Tavas–Kale karayolunun 17. kilometresinde, yolun 1 km güneyindeki Hırka köyündedir. Üzeri kubbe ile örtülü kare planlı bir harim,harimin kuzeyindeki son cemaat yeri kuzey-batı köşesindeki minareden oluşmaktadır.İnşa malzemesi olarak, duvarlarda kabayontu taş, moloz taş ve yer yer kesme taş, pencerelerin atkı taşlarıyla sövelerinde ve harimin giriş açıklığında mermer kullanılmıştır. Duvarlar kısmen sıvalıdır. Doğu ve batı cephelerinde altta üç, üstte iki, güney cephesinde ise altta ve üstte ikişer, pencereden oluşan bir düzenleme görülmektedir. Üst sıra pencereleri cephelerin ortalarına açılmış, bunların iki yanına birer sağır pencere yerleştirilmiştir.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 16

Ayrıca bahçedeki hazirede eski mezar taşları yer almaktadır. Cami ve türbe ile yeni yapılan cami aynı bahçe içindedir. Eski cami şu anda kullanılmamaktadır. Türbe halen ziyarete açıktır. Solmaz Kasabası Çarşı Camii ve Haziresi:Tavas İlçesi, Solmaz Kasabası’nda bulunan cami; kare planlı, düz ahşap tavanla örtülü kırma çatı ile kaplı bir yapıdır. Minaresi tuğladandır. Mihrabı ve işlemeli tavan göbeği ile döneminin özelliklerini yansıtan bir camidir. Harimde ahşap ayakların taşıdığı kemerler üzerinde kadınlar mahfili yer almaktadır. Pencereleri dikdörtgen formludur. Zaman içinde bazıları alüminyum doğrama ile değiştirilmiştir. Bahçesinde yer alan hazirede 1242 ve 1244 tarihli iki eski mezar bulunmaktadır. Ayrıca cami bahçesinde yer yer devşirme taşlar görülmüştür. Dedeli Camii:Tavas İlçesi, Orta Mahalle’de bulunan cami, kare planlı ve tek katlı bir yapıdır. İçerisinde ahşap sütunlarla taşınan kadınlar mahfili vardır. Sütunlar arası geçiş bağdadi kemerlerle sağlanmıştır. Harimin tavanında kalem işi süslemelere sahip bir göbek bulunmaktadır. Alçıdan, süslemeli bir mihrabı vardır. Harim duvarları kalem işi süslemelidir.
Yapı günümüze çeşitli onarımlar geçirerek ulaşmıştır. Kızılcabölük Dere Camii : Kızılcabölük Kasabası, Yukarı Mahalle, Köyiçi Mevkii’nde bulunan cami, kare planlı, düz ahşap tavanla örtülü, kiremit kaplı bir yapıdır. Güney, kuzey ve doğu cephelerinde iki sıra halinde, batıda ise tek sıra olarak yerleştirilmiş, dikdörtgen şekilli, ahşap doğramalı pencerelerle aydınlanmaktadır. Yapının çatısı dışa taşarak geniş saçaklar oluşturmuştur. Bu saçaklar ahşap kaplamadır. Son cemaat yeri sonradan örülerek kapatılmıştır. Bahçe içindeki yapının kuzey cephesi avluya bakmaktadır. Diğer cephelerden yol geçmektedir. Bahçe içinde tek katlı geleneksel nitelikte inşa edilmiş bir yapı mevcuttur. Harime son cemaat içindeki ahşap iki kanatlı kapıdan girilmektedir. Ahşap kapı kanatları, içleri işli dikdörtgen panolardan oluşmuştur. Ahşap kadınlar mahfili ahşap ayaklar ile taşınmaktadır. Ayaklar birbirine kemerler ile bağlanmaktadır. Yığma tarzda inşa edilen yapı, içten ve dıştan sıvalıdır. Kuzey cephede alt sıradaki pencereler içten basık kemerlidir. Yeni inşa edilmiş olan minare taştandır ve camiye göre oldukça yüksektir. Silindirik gövdeli minarenin şerefe altı süslüdür.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 15

Bu sütunlar da harimin diğer sütunları gibi dekore edilmiştir. Mihrap yarım daire kesitli bir niş ve çeyrek küre şekilli bir kavsaradan oluşmaktadır. Niş içinde bir perde motifi ve ortada mizan terazisi motifi yer almaktadır. Mihrabın üzerinde bitkisel motifli üçgen bir tepelik oluşturulmuştur. Harim duvarları, boya ile meydana getirilmiş kare ve daire şekilli panolarla süslenmiştir. Panoların içleri, bitkisel geometrik desenler ve yazılarla doldurulmuştur. Son cemaat yerinde altı adet ahşap sütun yer alır. Sonradan dışa karşı kapatılmıştır. Son cemaat yerinin iki tarafından ahşap merdivenle mahfile geçiş sağlanır. Son cemaat yerinden harime yuvarlak kemerli bir giriş kapısından geçilir. Kapının üzerindeki yazı bandında Hicri 1235 tarihi okunmaktadır. Yapının üzeri kırma çatıyla örtülü olup Marsilya kremidi ile kaplanmıştır. Orijinal örtüsü düz dam örtü olmasına rağmen daha sonraki yıllarda kırma çatı yapılarak yapının korunması sağlanmıştır. Osmanlı döneminde 19 yy. batılılaşma sürecinde yapılan ahşap destekli kalem işi süslemeli camilerden olan Cevher Paşa Camii, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 2006 yılında restore edilerek tekrar kullanıma açılmıştır. Aydoğdu Köyü Camii :
Tavas İlçesi, Aydoğdu Köyü’nde bulunan cami; ahşap hatıllı, moloz taş örgü ile örülmüştür. Kare planlı, altı ahşap direkle dışa açılan son cemaat yeri mevcuttur. Cami içte de altı ahşap direkle sahınlara ayrılmıştır. Caminin iç duvarları ve son cemaat yeri duvarları stilize bitki, cami, perde motifleri ve madalyonlar içinde eski yazılarla süslenmiştir. Caminin kapısı yalancı kündekari tekniği ile yapılmış, oldukça sağlam olarak günümüze gelebilmiştir. Kapının üzerinde bulunan, kitabesi olması muhtemel yazı sıvanmış, ancak okunabilen kısmında; “ Sahibil hayratı Abaslı Süleyman oğlu. ” yazmaktadır. Zamanla cami, üst katta kadınlar mahfilinin hizasından ahşap hatıllarla ikiye bölünmüş ve üst kısım kullanılmamaya başlamıştır. Duvar süslemeleri ve planı açısından önemli olan cami, bir yangın geçirmiştir. Avdan Köyü Eski Camii:Tavas İlçesi, Avdan Köyü’nde bulunan Avdan Eski Camii, kare planlı, ahşap destekli-ahşap tavanlı, alaturka kiremitli bir camidir. Caminin yanındaki hazirede, cami girişinin sağında merdivenle inilen bir türbe bulunmaktadır. Kubbe ile örtülü türbede bir sanduka vardır. . Kubbenin ortasında bir sarık motifi yer alır. Cami ve türbenin dış duvarlarında bol miktarda devşirme malzeme kullanılmıştır.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 14

stilize bitkisel süslemeler bulunmaktadır. Dikdörtgene yakın planlı mihrabı ve süslemesiz ahşap minberi mevcuttur. Kıble yönünde bulunan kare formlu pencerelerden üst katta bulunanlar küçük boyutlu, alt kattakiler büyük boyutludur ve yuvarlak kemerli alınlıklıdırlar. Kapısı sonradan plastik doğramayla değiştirilmiştir. Son cemaat yeri ahşap direkler üzerine oturan yuvarlak kemerlerle sonlandırılmıştır. Dörtgen prizmal kaideli ve silindirik gövdeli minaresi tuğla örgülü olup, çift şerefelidir. Cami 1958 yılında yapılmıştır. Sultan Murat Camii:Denizli’nin 20 km doğusundaki Honaz ilçesindedir. Bugünkü yerleşim merkezinin dışında olan yapı oldukça harap durumdadır. XV. yüzyılda Osmanlı Sultanı II Murat tarafından inşa ettirildiği kabul edilmektedir. Duvarlarının büyük bölümü ve örtüsü yıkılmıştır. Güney-kuzey doğrultuda eğimli bir arazi üzerinde yer alan cami, bugünkü şekliyle kare planlı bir harimden ibarettir. Harimin kuzey-batı köşesindeki tromp ve kubbe yuvarlağından bugüne ulaşabilen bölüm, üst örtünün kubbe olduğunu göstermektedir. İnşa malzemesi olarak duvarlarda kabayonu taş, moloz taş ve tuğla, tromplarda tuğla, kasnakta ve kubbede ise dönüşümlü olarak yerleştirilmiş kabayonu taş ve tuğla kullanılmıştır. Harim bugün moloz yığınlarıyla doludur.
 Özellikle kuzey-batı köşedeki duvarlarda kalan izlerden duvarların sıvalı ve beyaz badana olduğu anlşılmaktadır. Güney duvarının ortasında yer alan mihrap kabayonu taşla inşa edilmiştir. Beşgen kesitli mihrap nişi sivri kemer şekilli bir kavsara ile örtülüdür. Cevherpaşa Camii:Denizli-Muğla karayolu güzergahındaki Tabae Ören Yeri içinde bulunan Cevher Paşa Camii, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kuzeyinde son cemaat yeri, kuzeybatı köşesinde minaresi yer almaktadır. Harimin doğu ve batı duvarında dörder, güney ve kuzey duvarlarında ikişer pencere vardır. Dikdörtgen formlu pencerelerin kesme taştan söve ve atkı taşları ile sivri kemerli alınlıkları bulunmaktadır. Son cemaat yerinin kuzey batısına bitişik minarenin kürsü kısmı yüksek tutularak caminin çatı seviyesine getirilmiştir. Kesme taşla kaplı minarenin birinci şerefesinin üzerindeki petek kısmından yukarısı eski yıllarda yıkılmış olduğundan üzeri metal külahla örtülerek bodur bir minare görünümü kazandırılmıştır. Caminin harimi dörder adet ahşap iki sütun sırasıyla üç sahına ayrılmıştır. Sütunlar, ahşap kompozit başlıklara sahiptir. Harimin kuzey bölümünde altı adet ahşap sütunun taşıdığı kadınlar mahfili yer alır.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 13

Üst kattaki pencereler daha küçük boyutludur. Ayrıca altta yer alan pencerelerin ferforje korkulukları vardır. Harime girişi sağlayan kapı, ay-yıldız süslemeli demir doğramadır. Harime açılan kapının üzerinde yer alan 1935 tarihli ve Türkçe yazılı kitabe yapının inşa tarihi olmalıdır. Yapının hemen önünde çokgen prizmal kaideli ve silindirik gövdeli, tek şerefeli bir minare vardır. Kaidesinde yuvarlak kemerli nişleri mevcuttur. Güney Mesten Camii ve Minaresi:Kare planlı, üzeri düz ahşap tavanla örtülü olan yapı, kırma çatılı ve kiremit kaplıdır. Son cemaat yeri demir doğrama kapı ve pencerelerle kapatılmıştır. Yarım daire kesitli bir nişe sahip olan mihrabı fayanslarla kaplanmıştır. Mihrabın batısında ahşaptan, süslemesiz bir minber yer alır. Harimin kuzeyinde ahşap direkler üzerine oturan bir kadınlar mahfili mevcuttur. Yapının pencereleri kare formlu ve demir doğramalıdır. Son cemaat yerinde asılan tabeladan, yapının 1956 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca kıble duvarında kare formlu ve küçük ebatlı demir doğramalı pencereler vardır. Yapının hemen önünde yer alan bahçe içinde, çokgen prizmal kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefeli minare vardır. Güney Dere Camii:Kare planlı yapı, düz ahşap tavanla örtülü ve kırma çatı ile kaplıdır. Son cemaat yeri bulunmayan yapının ahşap direkle desteklenmiş geniş saçaklı giriş bölümü vardır. Sadece kapısı ahşap doğrama olan yapının dikdörtgen formlu pencereleri sonradan plastik doğrama ile değiştirilmiştir. Ayrıca yapıya bitişik olarak inşa edilmiş, kiremit örtülü ve demir doğrama pencereleri ile kapısı bulunan müştemilatı vardır. Çokgen prizmal kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefeli bir minaresi vardır. Minarenin gövdesi baklava dilimi şeklinde süslenmiştir. Şerefe altı mukarnaslarla dolgulandırılmıştır. Sonradan yenilenmiş olan caminin 1227 tarihli (1802) kitabesi vardır. Güney Çolacık Camii:Enine dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanla örtülü, kırma çatılı ve üzeri kiremit kaplı bir yapıdır. Bahçesinde kiremit örtülü ve ahşap doğrama kapı ve pencereleri olan müştemilatı vardır. Yapının ahşap tavanında, sekizgen tavan göbekleri içerisinde yer alan

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 12

 Vaaz kürsüsü kuzeydoğu köşede çeyrek koni şeklinde duvara bağlanmıştır.Çatı şık ahşap kirişler üzerine kamışlar döşenerek üzeri toprak ile örtülmüştür. Kirişlerin alt yüzleri muntazam tahtalar ile kapatılmış, üzeri ince çıtalarla eşkenar dörtgen şeklinde süslenmiştir. Dışta ise çatı saçaklarını, üst sıra pencerelerin alt seviyesinden başlayan yay şeklinde ahşap payandalar desteklenmektedir. Orta sahın tavanı kare bordür içine radyal göbek ve bunun içi altıgen rozet ile süslenmiştir. Caminin zemini dikdörtgen şeklinde 30x15 cm ebatlarındaki tuğlalarla döşenmiştir. Caminin gösterişsiz ve çok sade dış yapısına karşılık, son cemaat yeri ve içeri insanı hayrete düşürecek şekilde süslenmiştir. Duvarlar, ortadakiler geniş, yandakiler biraz dar sathi sivri kemerlerle belirtilmiş ve kemerlerin içleri değişik kompozisyonlarla süslenmiştir. Bu süslemeler arasında stilize çiçek ve dallar, mihrabın doğusunda kandilli minareleriyle bir cami, sol tarafta ise dört ayaklı masa üzerinde kesilmiş bir karpuz ve hançer şeklinde üç bıçak görülmektedir.
 Duvarlardaki kemerlerin köşe boşluklarında dairevi panolarda halife, sahabi adları ile istifli yazılar vardır. Bu panoların etrafları, kökleri kemer üçgeninin alt köşesinden başlayan bahar dallarıyla çevrilmiştir. Süslemelerde zamanın etkisi ve bakımsızlık dolayısıyla yer yer dökülmeler mevcuttur. Süslemelerin renkleri; yeşil ve tonları, mavi ve tonları, koyu ve açık kahverengi, kırmızı ve siyahtır. camide restorasyon çalışmaşları devam etmektedir. Hacı Hüseyin Camii, Minaresi ve çeşmesi:Güney İlçesi’nde bulunan cami, düz ahşap tavanla örtülü kare planlı bir yapıdır. 1867 yılında inşa edilen yapının minaresi dörtgen prizmal kaideli ve silindirik gövdelidir. Tuğla örgülü olan minare gövdesi, zikzaklarla süslenmiştir Tek şerefeli olan minarede, silindirik gövdeden şerefeye dışa taşkın silindirik silme-bilezikle geçilmiş olup, şerefenin altında dışa taşkın üçgen süslemeleri vardır. Son cemaat yerinin kapı ve pencereleri, plastik doğramadır. Caminin dış kapısı demir doğrama olup, demir korkulukları mevcuttur. Yapının son cemaat yerinde beton sütunlarla taşınan sivri kemerli bir giriş ve kemer aralarında baklava dilimli süslemeler vardır. Yuvarlak kemerli olan ve kitabesi bulunan çeşmesi ise 1188 tarihlidir. Sait Ağa Camii :Enine dikdörtgen planlı camilerden olan yapı, düz ahşap tavanlıdır.
 Kiremit örtülü ve iki katlıdır. Harimi kuzey, doğu ve batı yönünde çevreleyen, ahşap direkler üzerine oturan ahşaptan bir kadınlar mahfili vardır. Mahfili taşıyan ahşap direkler ile kıble yönüne doğru gelişen nefler oluşturulmuştur. Yarım daire kesitli mihrabının yanları, sütun ve sütun başlıklarıyla hareketlendirilmiştir. Son cemaat yeri, sonradan yapılan plastik doğrama kapıyla harimden ayrılmıştır. Yine son cemaat yerindeki duvarlarda sonradan yapılan, bitkisel motifli alçı süslemeler vardır. Yapının ön cephesine bitişik denecek kadar yakın yapılan minaresi; sonradan boyanmış olup, dörtgen prizmal kaideli ve silindirik gövdelidir. Tuğla örgülü olan minare tek şerefelidir ve şerefesinde mukarnaslı süslemeler vardır. Ayrıca yapının hemen önünde tek katlı, düz çatılı, kiremit örtülü ve ön cephesi fayans kaplı tuvaletleri ve abdest alma birimleri bulunan müştemilatı yer alır. Çarşı Camii ve Minaresi :Derinlemesine, tek bölümlü ve üzeri düz tavanla örtülü camilerden olan yapı, kırma çatılı ve kiremitle kaplıdır. Yapının ahşap tavanında sekizgen formlu ve içerisinde baklava dilimleri bulunan süslemeleri vardır. Yarım daire kesitli bir nişi bulunan mihrabın, silmeli payelere sahip çerçevesi vardır. Mihrabın batısında, ahşaptan bir minber yer alır. Harimin kuzeyinde, ahşap direkler üzerine oturan bir kadınlar mahfili mevcuttur. Yapının pencereleri dikdörtgen formlu ve ahşap doğramadır.

Denizli İli Tarihi Ve Eserleri 11

Son cemaat yerini ise dört ahşap kolon taşımaktadır. Ancak iki kenardaki ahşap kolonların işlevi yoktur. Bunlar beden duvarlarına hemen hemen birleştirilmiş durumdadır. Camide güney duvarda yarım daire şekilli mihrap nişi vardır. Bunun her iki yanında iki küçük pencere, doğu duvarda iki, kuzey duvarda da bir küçük pencere olmak üzere toplam beş pencere açıklığı yer almaktadır. Ancak camide aydınlık bir mekan yaratılmamıştır. Güneybatı duvarda ahşaptan bir minber, güneydoğu duvarda ise ahşap bir vaiz kürsüsü yer almaktadır. Caminin tabanı toprak olup, fazla düzgün olmayan bir zemin oluşturulmuştur. Son cemaat yerinde giriş kapısının batısında yarım daire şeklinde bir mihrabiye vardır. Caminin beden duvarları son derece kalın tutulmuş olup, yığma kerpiç şeklinde yapılmıştır. Üzeri kireç harcı ile sıvanmıştır. Toprak dam olan çatısı kırma çatı olarak 1963 yılında yapılmış ve üzeri Marsilya Tipi kiremitle örtülmüştür. Caminin içindeki mihrap duvarları da dahil olmak üzere bütün duvarlar ve ahşap kirişlerin üzerleri renkli boya ile yapılan bezemelerle süslüdür. Bu bezemeler arasında Mekke tasvirleri, vazodan çıkan stilize çiçek motifleri ve eski yazı ile oluşturulan madalyonlar yer almaktadır. Tavandaki kirişlerden birinin üzerinde H.1289 yılı yazılıdır. Savran Köyü Camii:Çivril İlçesi’ne 5 km uzaklıktadır. Hicri 1298, Miladi 1882 tarihinde yapılmıştır.
Caminin giriş kapısı üzerinde bulunan kitabesi üzerinde Ömer Ağa adında bir zat tarafından yaptırıldığı ve kitabe de “ Didi tarih bir müferrah mabet oldu çehriya” yazısı bulunmaktadır. Uzunlamasına dikdörtgen planlıdır. Orta da üçerden altı ahşap sütunun taşıdığı kemerler cami mekanının mihrap duvarını dikey olarak üç sahına ayırmaktadır. Duvarlar pencere alt seviyesine kadar içten moloz taş ve tuğla, dışta ise muntazam blok taşlardan örgülüdür. Blok taşların büyük bir kısmı devşirme görünümündedir. Bu kesimden yukarısı ise kerpiç örgülüdür. Cami mekanının aydınlatan pencereler iki sıra halinde, yan duvarlarda altta üçer pencere, mihrap duvarında ise iki pencere olarak görülür. Üst sırada ise kuzey duvarı dışında üçer pencere bulunmaktadır. Üst sıra pencereler sivri kemerli, alçı şebekeli ve vitraylıdır. Giriş kapısı yuvarlak kemerli, dikdörtgen şeklinde kademeli ahşap silmelerle tezyin edilmiştir. Kapı kemeri üzerinde bir kartuş içinde caminin kitabesi yer almıştır. Kartuşun üzerinde sivri kemer içinde devşirme olduğu anlaşılan dikdörtgen şeklinde geometrik
 ve stilize kabartmalı taş pano yer almaktadır. Ahşap kapı kanatları dikdörtgen ve kare şeklinde ayna panolarla süslenmiştir. Caminin son cemaat yerinin yanları kapalıdır. Son cemaat yerinin çatısı cami mekanının çatısının uzantısı şeklinde olup, daha şık kirişlerle kapatılmıştır. Devşirme postament ve sütun kaideleri üzerine dört adet ahşap sütun tavanı desteklemektedir. Sütunların taşıdığı tavan bağdadi kemerlerle çatıya birleşimi sağlamaktadır. Caminin ahşap olduğu söylenen minaresi yoktur. Mahfile son cemaat yerinde ki girişin sağında yer alan merdivenli geçit ile geçilmektedir. Ahşap mahfil ortada iki sütun ile desteklenmektedir. Mahfilin ortasında ileriye doğru çıkıntı yapan müezzin yeri belirtilmiştir. Yuvarlak nişli mihrabı badem şeklinde mukarnaslıdır. Köşe boşluklarında sağ ve solda iki rozet ve bunları çevreleyen birer dal motifi vardır. Mihrap içerisinde sağa sola yatık dal motifleri yer almaktadır. Ahşap minberi kündekari tekniği ile yapılmıştır. Birbirine geçmeli dikdörtgen ve kare şeklinde panoların üzerine stilize bitki motifleri ve kabare süslemesi bulunmaktadır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız